Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan," Milletimiz gezicileri nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz. Bay Kemal ve şürekası ne derse desin, biz vandala vandal, çapulcuya çapulcu demeye devam edeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuştu.
Türkiye'nin ekonomisinin küresel problemlere rağmen büyümeyi sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, "Biz milletimize güvendiğimiz, ülkemize inandığımız, inancımızdan şüphe duymadığımız için 20 yıldır Allah’a hamdolsun ayaktayız. 2022 yılı ilk çeyrek büyüme verilerine göre dünya küçülürken bizim büyümemiz yüzde 7,3 olarak gerçekleşti. Türkiye'nin potansiyeli ve gücü kağıt üstündeki ölçeklerin çok üstündedir. Yerli otomobilimiz üretim aşamasına geçmek üzere inşallah yakında yollarda göreceğiz" dedi.
"Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu’dur"
Erdoğan," Biz ülkemizi eserlerle donatmanın, milletimize aşkla hizmet etmenin mücadelesini verirken, siyasetin cilvesi diyebileceğimiz bazı kişiler ve konularla da uğraşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Türk siyasi tarihinin en ağır, en eziyetli, katlanması en zor cilvesi maalesef bizim dönemimize denk geldi. Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu’dur. Karşımızda öyle bir karakter var ki ciddiye alsak ciddiye alınacak tarafı yok, gülüp geçsek gülünecek tarafı yok. Biz de çoğunlukla yok saymayı tercih ediyoruz. Kendisini uzunca bir süre yok saydığımızda da arsızlara özgü bir cesaretle yalanın, iftiranın, zırvanın dozunu sürekli yükseltiyor. Biz de mecburen bu zatı ara ara paçasından tutup aşağıya çekmek durumunda kalıyoruz. Yine böyle bir mecburiyetle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
"Sorduğumuz sorulara cevap vermiş, sonra da güya bize 10 soru sormuş"
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarıyla ilgili konuşan Erdoğan," CHP’nin başındaki zat, güya bizim AK Parti Meclis Grubu toplantımızda sorduğumuz sorulara cevap vermiş. Sonra da güya bize 10 soru sormuş. Bizim sorularımıza verdiği cevapların her satırından bu zatın hep işaret ettiğimiz sinsiliği, riyakarlığı, kifayetsizliği buram buram tütmektedir. Birinci sorum olan hiçbir ayrım yapmadan tüm terör örgütlerini lanetleyip lanetlemeyeceğine verdiği cevaptaki örgüt ilişkilerinden terörle mücadele taktiklerine kadar tüm göndermeler, Türkiye’yi birilerine gammazlayan hatta el altından müdahaleye çağıran alçakça tuzaklarla bezelidir. İkinci sorum olan Türkiye’nin PKK ve YPG’ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekleyip desteklemediklerine, yabancı postal gibi yapılan işlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir iğrençliği karıştırarak kirli zihnindeki hezeyanları bir kez daha sergilemiştir. Üçüncü sorum olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmalarında devletinin izlediği politikaların yanında olup olmadığına verdiği cevap, sadece bu mücadelemizde karşımızda olanları sevindirecek bayağılıktadır. Dördüncü sorum olan Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de yürüttüğü mücadelede kimin safında olduğu hususuna verdiği cevapta, ülkesinin değil, Rumların ve onları üzerimize salanların yanında yer aldığını tekrar göstermiştir. Beşinci sorum olan dünyanın küresel krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye destek verip vermediğine, olup bitenlerden hiçbir şeyden anlamadığı için Türkiye’nin başındaki en büyük felaketin kendisi olduğunu gösterecek basitlikte bir cevap vermiştir. Altıncı sorum olan yalanı ve iftirayı bir kenara bırakıp bırakmayacağına, tam da kendi karakter fukarası tarzına yakışır şekilde aynı yalanları ve iftiraları tekrarlayarak cevap vermiştir. Yedinci sorum olan siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hatırlatmak veya hazırlatmak ve onaylatmaktan vazgeçip geçmeyeceğine, yine bu mahfillerin telkin ettiği şekilde inkarla cevap vermiştir. Sekizinci sorum olan bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla asil bir evladı gibi hareket etmeyeceğine, asil değil sefil bir şahsiyet olduğunu göstererek cevap vermiştir. Dokuzuncu sorum olan, partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüp düşünmediğine, tüm bu rezilliklere üstünü örterek ortak olduğunu ikrar ederek cevap vermiştir. Onuncu sorum olan yüreği yetip 2023’te Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına ise sorumda zaten belli olan seçim tarihinin açıklanması bahanesiyle yüreksizliğini, çapsızlığını, iradesinin ve ipinin başkalarının elinde tutulduğunu bir kez daha göstererek cevap vermiştir" açıklamasında bulundu.
"Seçim tarihi belli olduğuna göre sen şimdiden Haziran 2023’e hazırlan"
Seçim tarihinin belli olduğunu belirterek, "Seçim tarihi belli. Bizden yeni seçim tarihi istiyor. Seçim tarihi belli olduğuna göre sen şimdiden Haziran 2023’e hazırlan. Ama önce adayınızı belirleyin. Sen kendin sıkıysa aday oluyor musun olmuyor musun? Önce bunu açıkla. Soru diye papağan misali tekrarlayıp durduğu zırvalar ise onun sadece yalancılığını, çapsızlığını değil, aynı zamanda ülkesinin ve milletinin çıkarlarını savunacak kalibrede bir devlet adamı olamayacağını göstermiştir" diye konuştu.
"Biz attığı iftiranın hesabını hukuk önünde soruyoruz ve soracağız"
Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervi meselesinin tüm kalemleriyle, en doğru, en açık, en sarih haliyle kamuoyuyla defalarca paylaşıldığını kaydeden Erdoğan," Buna rağmen hala aynı nakaratı sanki altında başka bir şey varmış gibi tekrarlayan bu zatın idraksizliği, kendisinin ve partisinin sorunudur. Biz attığı iftiranın hesabını hukuk önünde soruyoruz ve soracağız. Bunun da altından kalkamayacak. Bunu da çok kısa zamanda göreceksiniz" açıklamasında bulundu.
"Biz senin SSK’yı nasıl bitirdiğini ve batırdığını çok iyi biliriz"
Mülteci tartışmalarına yönelik konuşan Erdoğan," Ülkemize sığınmış mazlumlara karşı yürüttüğü kin ve nefret siyasetini bu zatın bozuk karakterine veriyoruz. Türkiye’nin çıkarlarının nasıl savunacağını bilmeyen bu zatın devlet yönetimindeki tek referansı, Genel Müdürlüğünü yaptığı SSK’yı batırmasından ibarettir. Bay Kemal, biz senin SSK’yı nasıl bitirdiğini ve batırdığını çok iyi biliriz" dedi.
"SADAT’ın kurucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim"
Erdoğan, "Kendi kendine SADAT diye bir öcü uydurup bizim şirketin kurucusuyla evinde konuştuğumuzu söyleyecek kadar hayal alemine dalmış bu zata ne desek fayda etmeyeceğini biliyorum. Her gün altı da üstü de boş yalanlarla insanları tehdit ederek haysiyet cellatlığına soyunan birisinin bizi toplumsal çatışma çıkarmaya çalışmakla itham etmesi tirajı komik bir çırpınıştır. Ben SADAT’ın kurucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim. Böyle bir görüşmem yok Bay Kemal, sen yalancısın, sen cambazsın ve SADAT’ın kurucusu denilen tuğgeneralle göreve getirdikten sonra benimle çalıştığı süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde görüşmelerim var ama evinde herhangi bir görüşme söz konusu olmadı bunu da bilesin. Milletimiz, hatta CHP’ye oy veren kardeşlerim, umut bağlayanlar, sizler adına biz üzgünüz. Kendisinden hiçbir şey olmayacağını tekrar ortaya koyan bu zatı, siyasetin konusu olmaktan çıkartıp tekrar tababetin ilgi alanına ve mazur sıfatıyla milletimizin takdirine havale ediyoruz" diye konuştu.
"Altılı masanın altında olanlar varsa onlar da meydana çıksın"
"Altılı masa, kimi seçerse o aday olacakmış. Altılı masa da bunu bu kadar uzatmasın artık, kararı ne zaman verecekse versin" diyen Erdoğan, "Altılı masanın altında olanlar varsa onlar da meydana çıksın. Herhalde artık bu yıl içerisinde bu açıklamayı yapacaklardır" dedi.
"Gezi olaylarının ne ağaçla, ne çevreyle ne de yeşil hassasiyetiyle bir ilgisi vardır"
Türkiye son 10 yıldır yakın tarihinin en kritik dönemeçlerinden geçtiğini belirten Erdoğan şunları söyledi:
"Bu süreçte ülkemiz, ekonomik, siyasal bakımdan farklı yöntemler kullanılarak kuşatılmak istenmiştir. Milli iradeyi ve seçilmiş hükümeti alt etmeyi hedefleyen bu dönemin işaret fişeği 7 Şubat MİT kriziyle çakılmıştır. Ardından da Gezi olayları gelmiştir. Siz hala meseleyi anlamadınız mı diyen elebaşıların da ikrar ettiği gibi Gezi olaylarının ne ağaçla, ne çevreyle ne de yeşil hassasiyetiyle bir ilgisi vardır.Şimdi ben buradan Bay Kemal’e ve CHP’ye sesleniyorum; Beşiktaş Çırağan Caddesi’nde o canım canım çınar ağaçlarının kesilerek orada çok farklı bir katliamın yapılmasını acaba gözü var görmüyor muydu? Peki bu konuda acaba ne yaptı? Ne gibi bir adım attı? Atılan bir adım var mı? Nerede bu çevreciler? Bu çevreciler bu ağaçları kesenleri acaba hiç dillerine doladılar mı? Bunlara acaba bu işin hesabını hiç sordular mı? Yok Biz milyonlarca ağaç, fidan diktik iktidarlarımız döneminde. Hala dikiyoruz."
"1 milyon 250 bin fidan ve ağacı oraya dikiyoruz"
Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’ne 1 milyon 250 bin fidan ve ağacın dikileceğini aktaran Erdoğan, "350 yaşında bir zeytin ağacını da oraya diktik. Bak alışacaksın bunlara ama senin çevreyle alakan yok. İnşallah göre göre bunlara da alışırsın. Gezi olayları ağaç ve çevre kılıfı altında Türk demokrasisine kurulmuş bir pusu, sokak terörü üzerinden milletin iradesini gasp etme girişimi azgın azınlığın sessiz çoğunluğu sindirme teşebbüsüdür. Bu olaylar Türkiye’nin IMF defterini tamamen kapattığı tarihi günlerde doğrudan ekonomik bağımsızlığımızı hedef alan mandacı bir eylem, İstanbul’un duvarlarının ‘zulüm 1453’te başladı’ yazılarıyla kirletildiği Bizans heveslisi bir girişimdir. Bay Kemal, bunları siz yaptınız. Milletimiz gezicileri nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz. Bay Kemal ve şürekası ne derse desin, biz vandala vandal, çapulcuya çapulcu demeye devam edeceğiz" dedi.
Erdoğan'ın gündeminde Yunanistan da vardı. Erdoğan, "Dün NATO Genel Sekreteri ile de konuştum. Şunu tüm dünyanın bilmesi lazım NATO bir terör güvenliği sağlayacak teşkilat değildir. Şu anda İsveç'de Finlandiya'da terör örgütleri cirit atarken Türkiye aleyhine bu kampanyalar yürütülürken Yunanistan 9 ABD üssünün kurulmasına müsaade ederken kimse bizden aynı yanlışa düşmemizi beklemesin. Yunanistan'da terör örgütleri cirit atarken kimse bizden aynı yanlışa düşmemizi beklemesin" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, ücretliler başta olmak üzere her kesimden vatandaşın gelirlerini artırarak aradaki farkı kapatacak programları hazırladıklarını bildirdi.