06.12.2020, 15:53

Biz kadınlar...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 5 Aralık Kadın Hakları Günü ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ne çok gün var değil mi biz kadınlara atfedilen. Peki sizce neden? 

Öncelikle birkaç araştırmadan bahsetmek istiyorum: Erkekler ve kadınlar aynı iş için hala aynı maaşı alamıyorlar. Dünya Ekonomi Forumu'nun 2016’da yaptığı cinsiyet eşitliği raporuna göre kadın ve erkeğin iş hayatında eşit temsil edilebilmesi için 117 sene geçmesi gerekiyor. Cam tavan sendromu olarak adlandırdığımız bu durum iş hayatında, akademide, siyasette ve daha birçok alanda kendini gösteriyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl – çoğu düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşayan – 15 ila 19 yaşlarında yaklaşık 16 milyon kız ve 15 yaşından küçük bir milyon kız doğum yapıyor. Her yıl yaklaşık 12 milyon kız çocuğu (Sahra Altı Afrika ülkeleri bu rakamın yüzde 38’ini oluşturuyor) 18 yaşından önce evlendiriliyor.  BM, 6 ile 17 yaş arasındaki 130 milyon kızın okula gitmediğini ve ilkokul çağındaki 15 milyon kız çocuğunun (yarısı Sahra Altı Afrika’da) hiçbir zaman sınıfa giremeyeceğini tahmin ediyor. Kadın hakları bir ülkenin değil, dünyanın sorunu. Bu yüzden Dünya Kadın Hakları Günü diyoruz.

Maalesef çocukların istismar edildiği, tacize ve tecavüze uğradığı bir dünyada yaşıyoruz. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada her yeni gün bu vahim olayları görüyor ve duyuyoruz. Ayıptır, günahtır diyerek çocuklarımıza anlatamadıklarımızın acısını çekiyoruz her yeni gün. İlk olarak çocuklarımıza, kızlarımıza, kadınlarımıza büyüyünce kendi öğrenir diye ertelemeden mahremiyeti ve korunmayı öğretmemiz lazım. Bırakalım artık “amcaya bir göster” bakalımları, “abi bir öpsün” söylemlerini. Çocuğun da bir birey olduğunu, özel alanına siz dahil kimsenin yaklaşamayacağını en küçük yaştan itibaren öğretelim. Bu vahametin aktarıldığı onlarca sosyal deney izledim. Birinde benim çocuğum kanmaz buna diyen ebeveynlerin 11-12 yaşlarındaki çocuklarını sosyal medyada tanıştıkları ve yaşlarını küçük söyleyen 40 yaş üzeri adamlarla bilmeden görüşmeye gidişini izledim. Orada anne- babaları gözyaşları ile karşıladı onları. Bir diğerinde 7-8 yaşındaki çocuklar 20-25 yaşındaki gençler tarafından anne-babana götüreceğim, çikolata alacağım diye kandırılışlarını izledim. Hepsinde aileler benim çocuğum inanmaz, gitmez diyordu. Gözyaşları içinde izledim bu ve bunun gibi birçoğunu. Bu izlediklerim birer deneydi. Gerçek hayatta yaşananlar ise dilimizin bile anlatmaya varamayacağı boyutlarda. Artık bir şekerle, bir oyuncakla iki tatlı sözle çocuklarınızın kandırılmasına izin vermeyin. Bağırma demeyin çocuklarınıza; ne zaman bağırması gerektiğini, size her şeyi çekinmeden anlatması gerektiğini öğretin. Cinsellikle alakalı konuşmaları bizim kültürümüz kaldırmaz laflarını artık bırakın. Başkası öğretmesin siz öğretin çocuklarınıza. Öğretin ki ölmesin genç kızlarımız, öldürülmesin kadınlarımız…

Ankara’da bir yolcuya tecavüz eden şoför, "bir kadın gece 11’de neden tek başına otobüse biner" diye sordu. "Gece o saatte sokakta ne işi var" dedi başka birisi. "O da öyle giyinmeseymiş" dediler bir başka cinayette. Neden tecavüzcü ile empati kurmaya çalışıyoruz. Aldattı öldürdüm, bakire değildi öldürdüm, açık giyindi öldürdüm gibi bahaneleri kanıksadı bu toplum. Normalde cinayetin cezası müebbet hapistir. Ama boşandığı eşini 15 yerinden bıçaklayan adam "başka birinin arabasından indi kıskançlık krizine girdim" diyor ve iyi hal indirimi alıyor. 16 yaşındaki Amile Demirtaş’a bir hafta boyunca pense, tahta ve plastik sopalarla işkence eden daha sonra elektrik ve su vererek öldüren 29 yaşındaki Kasım Demirtaş mahkemedeki saygın duruşundan dolayı iyi hal indirimi alıyor. Bir de haksız tahrik indirimi var. Namusunu korumak da cezada indirim sebebi olabiliyor. Babası kaçan kızını vuruyor ve namusumu korudum diyor. Bir hırsıza cezada indirim verilmiyor. Çünkü mülk sorgulanmıyor, ama namus sorgulanıyor memleketimde. 15 yaşındaki Hasret, iki kuzeni tarafından tecavüze uğrayıp hamile kaldığı için amcaları tarafından namusumuzu temizledik diyerek öldürülebiliyor. Kadın cinayetlerinin bir indirimi, nedeni olamaz. Cezayı arttırmak tam olarak çözüm mü tabi ki değil. Ama tecavüze uğrayan bir kadının katiline tahrik indiriminin uygulanıyor oluşu adaletin katilden yana karar verdiğini gösterir.

Dünyada hiçbir ülkede kadınların haklarını elde edebildikleri ve cinsiyet eşitliğini sağladıkları söylenemez. Ben şanslı bir azınlıkta olduğumu düşünüyorum. Benim hayatım tamamıyla bir ayrıcalık. Çünkü ailem kız olarak doğduğum için beni daha az sevmedi. Kız olduğum için okulum beni sınırlandırmadı. Kendimi korumak zorunda kalmadım. Zorla evlendirilmedim. Evde dayak görmedim. Kendi evimde kendi odama zorla hapsedilmedim. Yakılarak can vermedim. Hiç ağbimden korkmadım. Tecavüze uğrayıp canice öldürülmedim. Bu etkileyici unsurlar beni bugün olduğum kişi yaptı ve bunlar sayesinde şu an bu satırları kaleme alabiliyorum. Bu yüzden bunları dile getiremeyen milyonlarca kadın adına yazıyorum bu yazıyı. Çünkü bütün kadınlar benim sahip olduğum haklara sahip olamadı. Bugün burada Pınar Gültekin, Emine Bulut, Ceren Damar, Mehtap Bülbül, Özgecan Aslan ve adını sayamadığım daha yitip giden nice kadınımız adına bulunuyorum. Sadece isimlerini saysam ve hazin hikayelerini anlatsam sizlere sayfalarca yazı yazmam gerekirdi.

KADES'i ben de kullanıyorum

Son olarak bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Kadın Destek Uygulaması (KADES) acil yardım talebinde bulunabileceğimiz akıllı telefon uygulaması. 473 bin kişi tarafından indirildi ve 35 bin ihbara güvenlik birimleri müdahale ederek gerekli işlemleri yaptı. Benim de kullandığım bir uygulama. Çünkü biz kadınlar tedirginiz. Her şeye rağmen eğitim, aile ve sosyal çevre konusunda şanslı olduğumuzu düşünenlerimiz dahi gece dışarıda dolaşırken kendini güvende hissetmiyor. Kimse yarın bu sayamadığımız isimler arasında yer almayacağımızı ve bir cinayete kurban gitmeyeceğimizi garanti etmiyor. Peki ne yapılmalı?

Önce zihniyetleri değiştirmek ve eğitmek gerekiyor. Bir kadın kocasını bir kez şiddet yüzünden şikâyet ediyorsa o adamlar için, o hasta zihniyetler için rehabilitasyon merkezleri kurulmalı. Eşine şiddet uygulayan her erkek zorunlu olarak bu merkezlerde tedavi edilmeli. Önce insan olmayı öğrenmeli. Evet, belki tecavüzü, tacizi ve şiddeti tamamen yok edemeyiz. Ama kadının söz sahibi olduğu bir dünyada bunu minimum seviyeye indirebiliriz.

Tecavüzün affı yok, olmasın da, kadına şiddetin özrü yok, olmasın da. Ateş düştüğü yeri yakar lafları geride kalsın artık. Allah sabır versinlerle geçiştirmeyelim. Cezasını indirmeyelim hiçbir caninin. En ağır cezayla yargılanmaları için var gücümüzle savaşalım. Şunu unutmayalım. Mağdurun yüreğini ferahlatmayan her karar zalime mükafat olur.
 

Yorumlar (19)
Dayıı 3 yıl önce
Kanayan yaramıza az da olsa açıklık getirmeniz güzel..
SAMİ GÜL 3 yıl önce
Zalime olan hoşgörü mazluma ihanettir der büyükler eline sağlık güzel anlamlı bir yazu olmuş
Osmanlı 3 yıl önce
Tebrik ederim çok güzel yazı olmuş dile getiremediklerimizi yazıya dönmüşsün ellerine sağlık
Gölge iki kişi 3 yıl önce
Güzel bir ifade ve sunum..
İbrahim aslantaş 3 yıl önce
Tebrikler. Devammm
A. Özgür DOĞAN.. 3 yıl önce
Yeşim hanım selamlar; kaleminiz duygulara tercüman olmuş , başarılarınızın devamını diliyorum. Sevgiler ..
Yasin TURGUT. 3 yıl önce
Resmi veriler ve rakamlarla desteklenmiş içi dolu çok güzel bir yazı olmuş Yeşim hanım. Elinize emeğinize sağlık. Bu güzel yazı için teşekkür ederim.
Ali 3 yıl önce
Çok beğendim.Kaleminize sağlık Yeşim Hanım
Bütün Yorumları Görmek İçin Tıklayın

Gelişmelerden Haberdar Olun

@