23.07.2022, 11:21

Hayaliniz kadar varsınız

Nuri Killigil 1881-1949 yılları arasında yaşamıştır. Enver Paşa’nın kardeşidir. I. Dünya Savaşı’nın sonlarında Azerbaycan’ı ele geçirmiş olan Rus ve Ermeni birliklerinin Mart Olayları adı ile anılan Müslüman katliamları yapmaları üzerine, Kafkas İslam Ordusu adında Osmanlı, Azeri ve Dağıstan askerlerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan’ı işgalden kurtarma harekâtını başlatmıştır. Mondros Mütarekesi ardından Enver Paşa’nın ülkeyi terk etmesi ve Moskova Antlaşması ile Azerbaycan’ın Sovyetler Birliği’ne verilmesi üzerine Kafkas İslâm Ordusu da dağılmıştır.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya’da yaşayan Nuri Killigil, 1938 yılında Türkiye’ye dönüyor ve Zeytinburnu’nda kok kömürü satan bir şirketi satın alıp burayı bir madeni eşya fabrikasına dönüştürüyor. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başlıyor.

1941 yılında Nuri Killigil, Ankara’daki Alman büyükelçisi ile görüşmeye başlıyor ve Türkiye’de Turancı harekete gizli destek vererek Almanların müttefikliğini kazanıyor. Nuri Paşa, Türkiye ile bütünleşecek diğer Türk halklarının ilk olarak Türkiye sınırlarına yakın yaşayan Azerilerle Türkmenler olacağına inanıyor, bunlardan sonra da Tataristan’a kadar uzanan bölgede yaşayan diğer Türk halklarının bütünleşeceğini öngörüyordu. 

Killigil fabrikasını genişleterek Sütlüce’ye taşıyor, yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başlıyor. Bir süre sonra fabrikanın silah üretmeyeceğini beyan etse de üretim gizlice devam ediyor.

2 Mart 1949 saat 17.10’de fabrikada faili meçhul peş peşe üç büyük patlama meydana geliyor. İlk patlama kimyahane sonra cephane deposu ve sonra da mühimmatın patlaması ile yer yerinden oynuyor. İçişleri bakanı, Ankara'dan gelerek tahkikatla bizzat ilgileniyor. 

Aralarında Nuri Killigil’in de bulunduğu 27 kişi bu patlamada hayatlarını kaybediyor. Nuri Killigil’in cesedi bulunamıyor ve boş tabutla defnediliyor. Patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiği ise meçhul kalıyor. 

Vecihi Hürkuş 6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğuyor. I. Dünya Savaşı'na katılıyor ancak yaralanınca İstanbul'a dönüyor ve Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'nden (İstanbul Atatürk Havalimanı’nın olduğu yer) pilot olarak mezun oluyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekâta katılan Vecihi Bey, uçak düşüren ilk Türk pilot. Sonrasında Ruslara esir düşen Vecihi Hürkuş, Hazar Denizi'ndeki Nargin Adası'ndan yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarıyor ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev alıyor.

Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanması ile yarım kalıyor. Türk Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya Meydan Muharebesi sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da düşüryor. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilotudur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgâlden kurtarmaya ilk çalışan kişi olmuştur. Vecihi Hürkuş’a İstiklal Madalyası verilmiştir. 

Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "VECİHİ" adı verilir. Uçak yapmak için girişimlerde bulunmaya karar verir ve İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine başlar. 1923'te ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'te "VECİHİ K-VI" adını verdiği uçağını uçurur, ancak izinsiz havalandığından cezalandırılır.

1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak üç ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ XIV'ü yapar. İlk uçuşunu 27 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapar. Bu uçuştan sonra VECİHİ XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikasını ülkede konun uzmanı olmadığından alamamıştır.  Hürkuş, bunun üzerine uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya götürür. 

Hürkuş, 23 Nisan 1931'de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından düzenlenen bir törenle başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini alır. 25 Nisan 1931'de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye'ye gelmek için yola çıkarak 5 Mayıs 1931’de Türkiye'ye gelir.

Vecihi Hürkuş, 1931 yılında TTaC (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına iki Türkiye turu yapar, l. Sivil Tayyare Mektebi isimli ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu açar. Okulda ilk Türk kadın pilotu olan Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirir. 
1937 yılında Türk Hava Kurumu, Hürkuş'u mühendislik eğitimi alması için Almanya'daki bir mühendislik okuluna gönderir. 1939 yılında mezun olarak ülkesine dönen Vecihi Hürkuş'a iki yılda mühendis olunmasının imkânsızlığı gerekçesiyle uçak mühendisi ruhsatı verilmez.

1954 yılında ilk sivil havayolu şirketi olan Hürkuş Hava Yolları'nı kurar, ancak kazalar, kaçırılmalar ve sabotajlar gibi sebeblerle şirket, uçuştan men edilir.

Türk havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş, Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde hayata gözlerini yumar. 

Hayalimiz, hayallerimiz için yaptığımız kahramanlıklar kadar varız ve onlarla gelecekte anılacağız. Sıradan olmanın getirdiği rahatlık aslında hiçliğin de ilk basamağı oluyor. 

Neden mi bunları yazdım; ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş verdiği demeçte Eskişehir’de Eskişehir Temel Bilimler Üniversitesi için çalışmalara başlandığını söylemiş. Ne yapılmış doğrusu merak ediyorum. Hiçliğin ilk basamağında oturarak keyif mi çatıyorsunuz yoksa bir hayalin peşinde kahraman olmaya mı hazırlanıyorsunuz?

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@