14.12.2022, 10:26

"Nerde bu devlet"ten, "Senin gibi devlet görmedim"e...

Önce “nerde bu devlet?”in ne olduğunu hatırlatayım.
Bundan 23 yıl önce…
1999…
İki büyük deprem oldu arka arkaya…
Gölcük ve Düzce depremleri…
17 Ağustos ve 12 Kasım…
Aralarında üç aydan az zaman var…
20.000'den fazla can kaybımız…
200.000 civarı yaralımız…
700.000'e yakın evsiz kalan insanımız…
Büyük bir felaket idi…
Her ikisinde de sıcağı sıcağına bölgede haftalarca görev yaptım…
O zamanlar Reha Muhtar ülkenin en çok reyting alan enkırmeni idi…
Sunduğu ana haber bülteninin jeneriğinde bu cümle aylarca döndü…
Yıkıntılar başında çaresizliğin haykırışıydı bu…
“Nerde bu devlet?”
Devletin bölgeye ulaşması çok zaman almıştı…
Özellikle 12 Kasım Düzce depremi ile ilgili hafızamdan hiç kaybolmayan anılarım var…
112 ambulans hekimi idim…
Maaşları ayın 15'lerinde alırdık…
Maaşımda bugünün alım gücü ile 6-7000 lira civarı…
Ayın son iki günü…
Cebimde kör kuruş yok…
Gece saat 11'e doğru evden aradılar…
Düzce’ye görevlendirildiniz, sabah 7'de otobüs kalkacak orada olun…
O saatte aranabilecek kimse yok…
Bankada da param filan yok…
Sabah otobüse bindim beş parasız…
İstikamet Düzce Kaynaşlı…
Orada Karayolları'na ait bir istasyona indirdiler bizi…
Beraber geldiklerim …
Başka illerden gelenler…
Bana kriz koordinatörü sizsiniz dediler…
Biraz ortamı gözetleyip algılamaya çalıştım…
100’e yakın benim gibi apar topar ve beş parasız gelmiş personel…
30 tane içinde sedye dışında pek bir malzemesi olmayan, bir kısmı arızalı ambulans…
Ben dahil hiç kimse hiçbir şey bilmiyor…
Beş on dakika sonra önce fısıltılar ile sonra homurtular ile bana doğru yönelmeye başlayan yüz kişi…
-Ne yapacağız?…
-Nerde kalacağız?…
-Ne yiyeceğiz?…
Homurtuların arasında sıkça bunları ayıredebiliyorum…
Ama gerçekten hiçbir şey bilmiyorum…
Küçük bir oda…
İdare yazıyor…
Girdim…
Kötü çeken, karıncalı gösteren 37 ekran bir tv açık…
Dönemin Başbakanı rahmetli Ecevit basın toplantısı yapıyor…
Saat sanırım 11 civarı…
Deprem olalı 15-16 saat olmuş…
Diyor ki…
Başbakanlık kriz masasını kurduk. Devlet tüm birimleri ile görevinin başında…
Evet…
Kriz koordinatörü olarak görevlendirilmiştim ve tüm ekibimle….
Devlet olarak görevimizin başında idik, ama tablo anlattığım gibiydi…
Kızılay malzemeleri depolarda çürümüş, gıdalar bozulmuş…
Malzeme yok…
Arabalar donanımsız, bozuk…
Ama orada görevli her fert, gönülden canhıraş çalıştık çabaladık…
“Nerde bu devlet?” o günlerin insanüstü gayret sarfeden görevlilerine rağmen, yetmeyen, yetişemeyen devlete milletin sitemi idi…
…..
Bugün…
Arabamda radyo açık…
Antalya Kumluca’da selden mağdur olmuş Zülfiye Hanım’dan bahsediyor…
70'li yaşlarda…
Pideci dükkanı varmış…
Yanında Süleyman Soylu…
Cumhubaşkanımızla telefonda konuşuyorlar…
Zülfiye hanıma gereken her şeyin yapılacağını söylüyor Cumhurbaşkanımız…
Zülfiye Hanım…
“Allah razı olsun.
Allah razı olsun.
Sizin gibi devlet görmedik…
Dünya durdukça durun siz…
Allah binlerce razı olsun…
Gücün birken bin etsin…
Benim ömrüm de senin olsun oğğluuum…” diyor…
Gözlerimden yaşlar süzüldü…
Erdoğan’da müşahhaslaşmış devlet sevgisi, güveni, bağlılığı ve şükran duyguları…
Öylesine gönülden….
Öylesine içten…
“Sizin gibi devlet görmedik”
Yanımda…
Güvende hissediyorum…
Mutluyum…
Varlığına ve devamına duacıyım…
23 yıl önce devletine sitem eden millet…
Bugün…
Cumhurbaşkanımızın şahsında…
Devletini yanında ve güçlü görmenin mutluluğunu ifade ediyor…
Allah binlerce razı olsun…
Benim ömrüm de senin olsun…
….
Allah CC beterinden saklasın…
Devletimizi ilelebet güçlü, adil, şefkatli, merhametli ve payidar kılsın…
Milletle beraber gönülden aynı duaları ettim gözyaşlarım eşliğinde…

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@