07.05.2021, 15:55

Şimdi Bilim Kurulu düşünsün “PCR döngü sayısı 28 olmalı”

Mehmet Ceyhan hakkında terörden suç duyurusunda bulunuldu.

Hakkındaki suç duyurusunda şüpheli Mehmet Ceyhan’ın yaptığı açıklamaların, günümüz itibarıyla Covid-19 salgınının toplum üzerinde yaratmış olduğu ekonomik, psikolojik ve sosyolojik yıpratıcılığına olumsuz yönde katkı sağlamasına sebebiyet verdiği söylendi.  

Gayet de yerinde olmuş hatta geç bile kalınmıştı.

Pandeminin hayatımıza girdiği ilk günlerde Mehmet Ceyhan takdir ettiğim bir bilim insanıydı.

Hayatımıza hiç bilmediğimiz bir şeyin girmesi, doğal olarak hiçbir dayatmanın olmadığı günlerde istemsiz olarak halkın kendine bir şeyleri dayatma sürecini beraberinde getirdi.

Öyle ki hiçbir uzman maske tavsiyesinde bulunmadan, halk yavaş yavaş maskelenmeye başlamıştı bile.

Hatta Mehmet Ceyhan içine girdiğimiz durumu soğukkanlılıkla televizyon programlarında anlatıp ‘’galeyana’’ düşmememiz gerektiğini söylemişti.

Sağlıklı bireyin maske takmasının faydadan çok kişiye zarar getireceğini, 1900’lü yıllardan beri hiçbir pandeminin aşıyla ortadan kalkmadığını, virüsün mutasyona uğrayarak ortadan kalkacağını belirtmişti.

Aslında halk, sürecin ilk başında sıkı tedbirler alma konusunda hemfikirdi.

Fakat ne oldu bilinmez, Mehmet Ceyhan bir anda ilk etapta söylediği tüm cümlelerin tam tersini söylemeye başladı. 

Son zamanlarda medyaya attığı oltanın ucundaki yem, kimi avlamak için merak ediyorum açıkçası.

Bilimde yeni bir metot ortaya koydular sanırım. ‘’Korku’’ mekanizması.

Televizyonlara çıkıp insanları sürekli olarak korkuyla beslemeye çalışmanın, hiç kimseye faydası yok.

"Korku mantıktan daha kuvvetlidir". Bu bilinçte hareket edip insanları korkutarak bir şeyleri yapmaya zorlamanın, pandemi sürecine bir katkısı yok.

Bilirsiniz insanlar yasakları, faşist cümleleri sevmez. Bu tarz tutumlar anarşist hareketleri doğurur.

İnsanları yasağa çiğnemeye teşvik eder. Çünkü korku suçu doğurur.

Gerçi "suç" olarak nitelendirdiğimiz tüm bu yaptırımlar hangi hukuka dayanıyor onu da merak ediyorum.

Süleyman Soylu da alkol yasağı dahil diğer tüm tedbirlerin Dünya Sağlık Örgütü önerisiyle alındığını söylemişti.

Fakat Türk bilim insanları DSÖ bildirisini nasıl algıladılar bilmiyorum.

Dünya Sağlık Örgütü’nün bildirisinde, televizyona çıkıp aşı olmak istemeyenleri "vatan haini" ilan edin, onlara kız bile vermeyin mi diyor?

Bu cümleleri de Bingür Sönmez çıktığı bir televizyon kanalında söylemişti.

Aslında çözüm çok basit. İnsanlara, gelecekte uygulanması düşünülen hukuksuz faşist yaptırımları anlatmak yerine, akıllardaki soruların cevaplarını verseniz süreç daha hümanist çerçevede ilerleyebilir.

Mesela PCR testlerinden bahsedebilirsiniz

DSÖ’den daha çok itibar gören CDC, (Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezleri) DSÖ’nün 17 Ocak 2020’de kabul ettiği protokolde belirlenen 45 test döngü sayısını fazla bulmuştu. 

Başından beri bağımsız bilim dünyası 45 döngü sayısına itiraz ediyordu. Benim gibi bu sürecin takipçisi olan herkes de yetkililerden bir açıklama bekliyordu.

Sonunda CDC doğru sonucun verilmesi için test döngü sayısının 28 olması gerektiğini söyledi. 

CDC, PCR testi döngü sayısının 28 olması gerektiğine yönelik bilimsel makaleleri yayınlamasına rağmen, halen test döngü sayısının ısrarla 45’te tutulmasının açıklanabilir bir yanı var mı?

Öyle ki 28 döngüden fazlasına ihtiyacınız var ise bilimsel olarak, bir üreme virüsü olmadığına dair kanıtınız olması gerek.

Böyle bir kanıt bizim ülkemizde var mı?

Veya bu kadar yoğun tartışmalara DSÖ bir açıklama getirdi mi?

Medya sayesinde ününe ün katan Ceyhan dahil hiçbir yetkili, CDC standartlarının neden uygulanmadığına yönelik bir açıklama yapmadı.

Hadi DSÖ prestij kaybına uğramamak için sessiz kalıyor. Peki insan sağlığını her fırsatta önemsediğini, bu yüzden de ne olursa olsun gerekirse devletlerin faşistçe kararlar almasını tavsiye eden, isteyen, öz vatanımızın doktorları neden bu sorulara bir cevap vermiyor?

Çevremdeki tüm esnaflar boşa geçmiş zamanların yine boşa geçeceğine inanmış durumda. Kendi yaşadıkları ekonomik, psikolojik sıkıntılar inanın bana virüsten daha tehlikeli.

Artık herkesin bu sürece ve bilim dünyasına olan inancı gittikçe azalmaya başladı.

Çünkü bağımsız bilim üretmeye çalışanlara ulaşmak çok güç. 

Dünya nüfusunun 500 milyona inmesini zamanında söylemiş, desteklemiş kişiler şu anda da aşıları şiddetle tavsiye ediyor. 

Korkmayın canım, nasıl olsa komplo teorisi bu.

Canan Karatay’a aşılar ile ilgili söylemleri yüzünden suç duyurusunda bulunmak yerine halkın bu süreçte ikiye bölünmesine sebep olan tutarsızlıkları ortadan kaldırsanız keşke. 

Bizim Bilim Kurulu nerede hata yapıyor?

Dünyadaki birçok ülkede tedbirler dayatmadan çıkıp kişilerin inisiyatifine bırakılırken ve hayat yavaş yavaş normale dönerken, biz ise ‘’alkol satışı yasak mı’’ gibi sorularla mücadele etmeye çalışıyoruz.

İngiltere, Hollanda, İsviçre… gibi ülkelerde insanlar kendi inisiyatiflerine bağlı bir şekilde hareket ediyorlar artık. Her yer açık. İspanya’da konserler verilmeye bile başlandı.

Bizim Bilim Kurulu nerede hata yapıyor?

Veya Yavuz Dizdar gibi doktorlar neden Mehmet Ceyhan kadar medyada yer alamıyor?

DSÖ’nün bildirisi yüzünden mi?

Yoksa Yavuz Dizdar gibi doktorların atacağı oltanın ucundaki yemin zehirli olmaması yüzünden mi? 

Kendi vatanının denizine giren vatandaşa ‘’Bir Türk sensin, bu yüzden sana ceza yazacağız’’ cümlelerini de duyduk ya; şu saatten sonra Bilim Kurulu ağzıyla aşı tutsa yine güven sağlayamaz. 

Sarı basın kartlarına da edilmeye çalışılan müdahaleyi unutmadık.

DSÖ’nün bildirisinde basın özgürlüğünü kısıtlayın gibi bir madde de var sanırım…

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@