06.01.2023, 15:19

İmamoğlu istihbaratın gelişiminden de bihaber

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasındaki sözlü diyaloglar bir türlü kesilmiyor.

Süleyman Soylu, İstanbul Belediyesinin içerisindeki terörle iltisaklı kişileri belgeleriyle açıklıyor, İmamoğlu ve etrafındakiler de öyle ya da böyle kıvırmaya çalışıyor.

Süleyman Soylu,  A. S. isimli kişinin terörle iltisaklı olduğunu söylüyor, İmamoğlu da, “Aradım, taradım ben belediyede çalışan böyle bir isim bulamadım” diyor.

İmamoğlu bunları söylerken de sık sık terini siliyor.

İmamoğlu’nun arayıp tarayıp bulamadığı bu ismi ise AK Parti İBB Grup Sözcüsü Murat Türkyılmaz SGK numarasına kadar söylüyor.

Elbette İstanbul koca bir kent. İmamoğlu’nun her şeye yetişmesini beklemek büyük bir yanılgı olur ama nihayetinde belediyenin terörle iltisaklı kişilere bolca yer verdiğine yönelik ortaya çıkan belgeli tartışmalar, basit siyasi manevralarla kurtarılabilecek konular değil.

“Ben böyle bir isim bulamadım” veya “Koskoca bakanlıksınız tespit ettiyseniz siz neden işlem yapmıyorsunuz?” gibi sözler kimsenin mantık süzgecinden geçip ikna olmasına vesile olmuyor.

Örneğin İBB’de itfaiye eri olarak çalışan M.K.'nın da her yerden red yemesine rağmen İBB’de itfaiye eri olarak görev alan bir terör örgütü üyesi.

İmamoğlu’nun, “5 aylık geçici işçi, bu vatandaşımız ot biçiyor, çapa yapıyor” dediği Ö. K. de apaçık terörle iltisaklı fotoğrafları olan birisi.

Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul ile pek ilgilenmediği, haberi olmadığı pekâlâ ortada bir gerçek, sorun da değil.

Sorun tam anlamıyla İmamoğlu’nun ülkenin “milli istihbarat”, yani “millileşen, bağımsızlaşan istihbaratından” da haberinin dahi olmadığı.

Bu habersizlikle birlikte klişeleşmiş geçmişin basit siyasi manevralarıyla süreci yönetmek istiyor…

Ama işlemiyor, aksine ne söylese elinde kalıyor.

Ekrem İmamoğlu İstanbul’u, cumhurbaşkanlığına giden yol için staj olarak görüyor.

Fabrikada staj yaptığım dönemlerde hep çay, kahve getir götürü yaptım ustalara. 

Stajım bitene kadar bu böyle devam etti. Benimle staja başlayan arkadaşlarım da işe getir götürle başladı. Kısacası hizmet etti. Ben bu hizmetlerden hep şikayetçi oldum. Arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu bu getir götürden hiç şikayetçi olmamıştı. Stajın ortalarında bir baktım ki o arkadaşlarıma bile getir götür işlerini ben yapmaya başlamıştım artık. Stajda nereden nasıl kaytarabilirim diye düşünüyordum ben. Arkadaşlarım ise buldukları her fırsatta işi nasıl öğrenebileceklerini tartışıyordu. Nihayetinde stajın sonuna geldiğimizde o arkadaşlarıma direkt olarak iş teklifinde bulunuldu.

İşe başladılar ve günler geçtikçe de pozisyon atladılar. Şimdi çoğu hiç de azımsanmayacak maaşlar alıyor, hayatlarını yüksek standartlarda sürdürüyorlar. 

Şimdi bunları yazarken o dönemler kendimi İmamoğlu’na benzettim. Hizmet yok, sadece şikayet var, bahane var. Bol bol da kaçamak yapma isteği…

Stajıma gelince, sadece zorunlu olduğu için yapmıştım. Zaten o mesleği yapmak istemiyor, yapmayacaktım. O yüzden gözüm yoktu hiçbir şeyde.

Ama gözü olan; hizmet edecek, kaytarmayacak, şikayetçi olmayacak, arzulu olacak.

Yoksa olmuyor, olmayacağı da herkes tarafından anlaşılıyor.

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@