Medya Midas
2022-12-14 17:19:43

Anayasa Mahkemesi hangi seks işçisini koruyor?

Hakkı Kutlu

hakki.kutlu@medyamidas.com 14 Aralık 2022, 17:19

Geçenlerde bizim medyamidas.com bir dosya açtı. Anayasa Mahkemesi'nin, iki travestinin yıllar önce açtığı dava ile ilgili. Biz gazeteciler büyük işlerin adamıyızdır, öyle 'ufak tefek' konularla, ticaret, toplumsal yaşam gibi konularla uğraşmayız. O yüzden, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarından yola çıkarak büyük büyük çıkarımlarda bulunduk ekip olarak.

Ekip arkadaşlarım haksız değil de ben öyle 'büyük işlerin' adamı olmadığım için şimdi sizinle daha 'basit' konuları ele alarak yaklaşacağım medyamidas.com'un dosyasına...

Haberi ayrıntısıyla okuyup fikir edinmek isterseniz, buraya tıklayıp ulaşabilirsiniz...

Ve fakat ben size kısaca özetlemek istiyorum...

Yıllar yıllar önce, kendisini 'seks işçisi' olarak tanımlayan bir travesti, sokak ortasında 'müşteri' ararken, Kabahatlar Kanunu gerekçe gösterilerek 91 lira ceza yemiş. Bu arkadaş sonrasında yememiş içmemiş, mahkemeye giderek, "Bu ülkede fuhuş suçu diye bir suç yok. Ben seks işçisiyim, bana, sokaklarda elma satanlara kesilen ceza kesilemez" demiş. Mahkeme, "Yav yürü git işine, saçmalama" deyince, bu kez üst mahkemeye, sonra en üste kadar gitmiş...

Bizim, çoğunluk üyelerini Abdullah Gül'ün atadığı ve hatta atama yaparken 'genç isimlerden atama yapayım ki, nereden bakarsan bak, 20 yıla yakın etkim hissedilsin' diye düşünerek atama yaptığı kişilerden oluşan Anayasa Mahkemesi de "Demokratik ülkelerde fuhuş yapana değil, fuhuş yapan kişiyi pazarlayan ya da kiralayan kişiye ceza yazılır. Bizim yasalarımızda fuhuş yapmak suç değildir. O yüzden ceza yazamazsınız. Bu cezayı ve bize başvuran travestinin masraflarını ödeyin" diye karar almış. Anayasa Mahkemesi'nin bir üyesi öyle güzel bir 'muhalefet şerhi' yazmış ki, yukarıda linkini verdiğim haberden ulaşabilirsiniz, okursanız sevinirim...

*

Neyse, ilk olarak dosya fikri ortaya çıkınca şu notları yazdım:

1- Ben, bugün yasak olan her 'satış'ın serbest olmasını ve devletlerin, bu satışları yasaklamak yerine düzenlemesi gerektiğini düşünüyorum.

2- Ülkemizde şu anda genelevlerde fuhuş, vergi de alınan, yasal bir 'ticaret' olarak yaşanıyor.

3- Nasıl ki bir ürün ya da hizmeti satan kişi vergi öderken, biraz ilerde vergi vermeden bu işi yapan kişi hem 'yasa dışı' olup hem vergi kaçıran hem de 'hak yiyen' oluyorsa genelev dışında fuhuş yapanlar da bence aynı 'ticari' suçun içindedir.

4- Devlet, vergi ödeyerek ticaret yapan vatandaşını korumalıdır. Genelevler dışında fuhuş yapanlar, genelevlerde vergi vererek fuhuş yapanlara zarar vermektedir.

5- Ben, muhalefet şerhi koyan hakime (gerekçesine değil ama) katılıyorum, bu davanın kabul edilmemesi gerekirdi.

6- Nasıl ki kendisini öldürmek isteyen kişi 'başarısız' olunca, ona, 'birisini öldürmeye teşebbüs'ten ceza vermiyorsak, 'vergisini ödeyerek' seks işçiliği yapana da ceza vermeyip, ticari haklarını korumalıyız.

7- Devlet, seks işçisi ile seks kölesini birbirinden ayırmalı, bütün enerjisini, isteği dışında bu işi yapan kişileri kurtarmaya harcamalıdır...

Sonra şunları düşündük hep birlikte: "Birincisi, Anayasa Mahkemesi, hangi ülkenin Anayasa Mahkemesi olduğunu unutmuş mu ki, 'demokratik ülkelerde' diyor. Hangi ülkeleri 'demokratik' kabul edeceğiz, hangilerini etmeyeceğiz? Mesela İran'da seçim yapılıyor, İran, bizim Anayasa Mahkemesi'ne göre 'demokratik' mi, yoksa fuhuş suç sayıldığı için 'demokratik' değil mi? Anayasa Mahkemesi'nin ya da herhangi bir mahkemenin 'yorum yapma' hakkı var mıdır? 'Demokratik ülkelerde böyle' demek yorumun kralı değil mi?

İkincisi, fuhuş, Türkiye'deki yasalara göre kabahat. Ve bir kabahati sokakta alenen yaparsan iki kez kabahat olmuyor mu?

Üçüncüsü, sokakta bir travesti müşteri ararken, polis ya da zabıta hiçbir ceza yazamazsa, Anayasa Mahkemesi, şehrimizi yönetenlerin elinden, asayişi korumak için yapmaları gerekenleri, yapamaz hale getirmiyor mu?"

Ben, hâlâ yukarıdaki gibi düşünmekle birlikte, diğer düşüncelere de sonuna kadar hak verdim tabii ki...

***

Evet, evet...

Ben, toplumda ticari karşılık bulan her şeyin satılabilmesi gerektiğini düşünüyorum...

Kızacaksınız biliyorum, ama, vurmadan önce bir dinleyin...

Evet, uyuşturucu, alkollü içki ve hatta organların bile satılabileceğini düşünüyorum. Buna, kendi vücudunu pazarlamak isteyen kadın ve erkekleri de dahil ediyorum...

Her şey satılabilsin ve ancaaaaakkkkk...

Devletler, aslında bunun için vardır, düzenleme yapmalı, satışının zararlı olduğunu düşündüğü ne varsa zorlaştırmak için de elinden geleni ardına koymamalı...

Mesela alkollü içki satışı...

Kesinlikle yasaklanmamalı, ancak, satış yeri, saati, aldığı vergi, satın alabilecek kişilerin yaş sınırı gibi argümanları kullanarak kontrolü elinden bırakmamalı. Zira, alkollü içki, alışkanlık yapabilen ve alışkanlık yaptığında kişinin ve toplumun sağlığını etkileyen bir ürün...

Bu düşüncelerimi her şey için düşünebiliriz...

Birisi kalkıp, "Ben bir böbreğimi satmak istiyorum" dediğinde, bence devletler buna karışmamalı, ancak öyle sınırlama ve düzenlemeler getirmeli ki, böbreğini satmak isteyen kişi bu kararı almadan önce 8 milyon 642 bin kez düşünmeli...

Dünya, benim bu söylediğim yere gelir mi?

Sanmıyorum, gelirse de görebileceğimi sanmıyorum...

***

Ancak, yukarıda örnek olayı bu açıdan değerlendirirsek...

Anayasa Mahkemesi'ne başvuran travesti, "Ben seks işçisiyim" demiş ya...

Bence Anayasa Mahkemesi'nin, "Bizim yasalarımızda seks işçisi tanımı yapılmamış. Yasa koyucuların bu tanımı yapması lazım. Biz de kararımızı ancak bu tanım yapıldıktan sonra alabiliriz" demesi gerekir diye düşünüyorum...

Diyelim ki 'seks işçisi' tanımı yasalarla yapıldı...

O zaman şöyle düşünmeyelim mi!

Şu anda Türkiye'de bedenini pazarlayan, genelevlerde 'seks işçiliği' yapan kişiler var ve bunlar vergi veriyor...

Birisi çıkıp da sokak ortasında 'seks işçiliği' yaparsa, seyyar satıcı konumuna düşmüyor mu?

Seyyar satıcı da vergisini veren ve yasal sınırlar içinde 'ticaret' yapan kişilere zarar vermez mi?

Genelevde çalışanlar, "burası dışında seks işçiliği yapanlar bizim ciromuzu düşürüyor" diye şikayet etseler, ki hakları olur, o zaman bizim 'yorum yapan' Anayasa Mahkememiz, ne diyecek?

Uzatmayayım yine...

Sorun şu aslında...

Bizim ülkemizdeki kurumlar her zaman görevlerini yapmak yerine ülkeyi yönetmeyi istiyor...

Bizim ülkemizi de 'demokratik' yapmayan şey, aslında tam da bu...

Yasaları, anayasayı, tartışmaya açık ülke siyasetiyle yorumlamadan, kendi kafasına göre 'böyle olması gerekir' diye düşünmeden karar alması gereken hakimler bile kendisini 'yasa yapandan' üstün görmeye ve ülke yönetmeye, ülkeyi yönetenlere ayar vermeye çalışınca...

Hem aldıkları her karar sorgulanıyor hem de 'demokrasi'miz zarar görüyor...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.