Medya Midas

Kafkasya'dan Eskişehir'e... 92 yıllık film gibi bir ömür

HAYAT

Kafkasya'nın Karaçay Köyü'nden ailesiyle doktor bulmak için yola çıktı, ömrü savaşlarla geçti... Roza Fatima Tambi'nin Eskişehir'e de uzanan ve filmleri aratmayan bir hayat öyküsü var... Eskişehir'i özlemle anan Roza Fatima Tambi yaşadıklarını anlattı...

Kafkasya'nın Karaçay köyünden doktor bulmak için yola çıkan ve ömrü savaşla geçen Roza Fatima Tambi, bombalardan kaçarken Türkiye’de, Eskişehir'de de yaşadı...

“Türkiye’ye dönünce binaları, yurdunu gören insanlar çığlıklar atarak sevinçten ağlamaya başladı” diyen Tambi, “Bizim ilk durağımız Tuzla oldu. Gemi kıyıya vardığında herkes bavullarını bırakıp kendini dışarı atıp, yerleri öpmeye başladı. O anlar mahşer günü gibiydi. Ezan sesini dahi ilk kez Türkiye'de duydum” diyerek yaşadıklarını anlattı.

Hayatı boyunca göç etti... 

Hayatı boyunca oradan oraya göç eden 92 yaşındaki Roza Fatima Tambi, ibretlik hayat öyküsünü ve mutluluğun sırrını paylaştı. Kafkasya'nın Karaçay köyünden doktor bulmak için yola çıkan Roza Fatima Tambi, bombalardan kaçarken Türkiye’den de geçen serüveninde bir daha Karaçay’daki evlerine dönemedi. Roza Fatima Tambi, küçük yaşta Kafkasya'nın Karaçay köyünden başlayan göç hikâyesini ve ardında yatan mutluluğun sırrını ABD'de İHA muhabirine anlattı.

"Bombalardan kaçarak Kırım'a yol aldık"

İkinci Dünya Savaşı dönemi annesi, hapisteki babasını ziyarete gittiğini ve giderken de 2 aylık kardeşini yanında götürmek zorunda kaldığını anlatan Tambi, “Yolda kardeşimin gözüne ot batınca kardeşimin gözü enfeksiyon kaptı, doktora götürmek zorunda kaldık. Gittiğimiz doktorun bizi başka doktora yönlendirdiği sırada abim savaştan yaralanarak döndü. Küçük kardeşim, annem ve abimle beraber öküz arabasında doktor aramak için yola koyulduk. Bombalardan kaçarak Kırım'a doğru hep beraber yol aldık” dedi.

“Herkes hayatta mı diye birbirimizi kontrol ediyorduk”

Öküz arabası ile yaşadığı topraklardan ayrılmak zorunda kalan Tambi, bombalardan kaçarken ile bireylerinin sürekli birbirlerini kontrol ettiklerin sözlerine ekledi. Tambi yaşadıklarını anlatarak, “Herkes hayatta mı diye birbirimizi kontrol ediyorduk. Yolculuğa, nereye gittiğimizi bilmeden, bombalardan kaçarak devam ettik. Önce Ukrayna’ya, sonra Polonya’ya oradan da İtalya'ya kaçtık. İtalya'da 6 ay kaldıktan sonra Alp Dağları’nın orda İngiliz kampına katıldık. İngilizler bize karşı çok iyi davrandı, fakat bunun yapmacık ve çıkar ilişkisine yönelik olduğunu biliyorduk. Bizi Rusya’ya götüreceklerini duyunca, Rusya’da ölmektense orada kalıp ölmeyi ya da oradan kaçıp uzaklaşmayı denemek istedik. Yalnız da değildik, birçok kişi de bizim gibi düşünüyordu, kendini öldürmenin büyük günah olduğunu düşünen annem de dâhil” ifadelerini kullandı.

"Bizi dağlar kurtardı"

Annesinin erkeklere, “Siz neden Rusya’ya gidip, onların işkencelerine katlanıp, onların topraklarında ölesiniz? Bizi her zaman dağlar kurtardı, belki bu defa da bizi yine dağlar kurtarır. Gidin, Alp Dağları’na kaçın” dediğini aktaran Fatima Tambi, annesinin bu konuşmasının ardından abisinin bir grupla beraber Alp Dağları’na kaçtığını 2 gün sonra da Tambi ve oradakileri almak için geri döndüklerini dile getirdi.

“Yürüyerek Almanya’ya gittik"
“Yanımıza İtalya’dan aldığımız birkaç kumaş parçası, yiyecek, Kur’an ve namazlıkla yaklaşık 15 kişilik grup yola koyulduk” diyen Tambi, “Bizi gören diğer aileler de kaçmayı denedi, fakat duyduk ki başaramamışlar. Alp Dağları’nda bir 1,5 kaldıktan sonra dağın öteki tarafına geçtik. Artık evleri görmeye başladık ama çevremiz uçurumla sarılmıştı. Çam ağaçlarını keserek, ağacın üstünde, uçurumdan aşağı inmeyi denedik ve başardık. Aşağıya indiğimizde, içimizden Almanca bilen biri radyoyu dinleyip neler olup bittiğini öğrenmek istedi. Mültecilerin geri verilmeyeceğini, bizim için kamplar açıldığını öğrendik. Fakat yanımızda ne pasaport ne de kimliğimiz vardı. İçimizden 2 genç gidip herkese sahte pasaport çıkarttı ve hep beraber Almanya’ya gittik yürüyerek. Almanya’da, daha önce Almanya’ya eğitim için gidip kalan insanlar Kafkasya’dan Türkler’in, yani bizim geldiğimizi duyunca koşarak bizi ziyaret edip bizlere yardım etmek, Türkçe öğretmek istediler” ifadelerini kullandı.

“İlk durağımız Tuzla oldu”

Kendilerine, ‘Siz Türk’sünüz’ sizin vatanınız var’ dediler. Diyerek grubun Türkiye'ye geri gönderilmesi için çalışmalara başladıklarını anlatan Tambi, “Çeşitli bölgelerden kalkan gemilerle bizleri Türkiye'ye geri gönderdiler. Türkiye’ye dönünce binaları, yurdunu gören insanlar çığlıklar atarak sevinçten ağlamaya başladı. Bizim ilk durağımız Tuzla oldu. Gemi kıyıya vardığında herkes bavullarını bırakıp kendini dışarı atıp, yerleri öpmeye başladı. O anlar mahşer günü gibiydi. Ezan sesini dahi ilk kez Türkiye'de duydum” açıklamasını yaptı.

“Komünistler oruç dahi tutmamıza izin vermiyordu”

Yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan Roza Fatima Tambi, “Komünistler bizim oruç dahi tutmamıza izin vermiyordu, zorla her birimizin ağzına su ya da yiyecek vererek oruçlarımızı bozmamızı istediler, dinimizi yaşamamıza asla izin verilmediler" dedi.

"Eskişehir'de kim olduğumu bilerek, hissederek çok güzel zamanlar geçirdim"

Roza Fatima Tambi, "Bizi Tuzla’dan Eskişehir'e götürdüler, orada 1 yıl yaşadık. Eskişehir'de yaşarken bir gün, annemle kumaşçıya gittik. Orada Lamia isminde biriyle tanıştım. Annemle konuşmamızı duymuş, bize ‘Nerelisiniz, hangi dilde konuşuyorsunuz?’ diye sordu. Kafkas olduğumuzu söyleyince, Lamia Hanım ailesinin de oradan geldiğini söyledi ve kumaşı nerede, nasıl dikeceğimizi sordu. ‘Biz dikeceğiz, kendimiz’ deyince, Lamia Hanım önce kendisi için de dikmemizi istedi. Aradan zaman geçtikçe bize iş teklifinde bulundu. Hatta annemle beraber dikiş eğitimi vermemizi istedi. Dilimizin yeterli olmayacağını düşünüp, ilk aşamada teklifi kabul etmesek de, Lamia Hanım'ın ısrarlarıyla daha sonra teklifi kabul ettik. Eskişehir'de kaldığı dönemde kendimi çok serbest hissettim. Benim de bir tarihimin ve milletimin olduğunu hissederek, kim olduğumu bilerek çok güzel zaman geçirdim”

“Türkiye’yi, Eskişehir'i çok seviyorum”

Türkiye’ye ait çok güzel anıları olan Tambi, Eskişehir’in onda farklı bir yeri olduğunu ifade ederek açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Ankara’yı ziyarete gittiğim sırada eşimle tanıştık. Eşimle tanışmasaydık, Eskişehir'i asla terk etmezdim. Üç çocuğumuz oldu ve 9 sene Ankara’da yaşadık. O dönemler Türkiye'nin ekonomik durumunun iyiye gitmediğini gördük, çocukların ihtiyaçlarına da yetişemeyince, Amerika’ya çalışmak için gitmeye karar verdik. Türkiye'den borçla Amerika’ya gittik. Eşim Amerika’dayken uzun saatler boyunca cüzi bir ücret karşılığında çalışmaya başladı. O dönem kız kardeşim vefat etti. Kardeşimin 11 ve 8 yaşlarındaki çocuklarına da bakmaya başladık. Allaha dua ederek bütün çocukları okuttuk. Onca yaşanan şeyden sonra kendimi çok mutlu hissediyorum. Bakıcılığını üstlendiğim yeğenim Amerika’nın ileri gelen fizik profesörlerinden biri oldu ve Fransa’da aldığı birincilik ödülünü ‘Dünyada en çok sevdiğim kişinin adına, teyzem için alıyorum bu ödülü’ diyerek benim adıma aldı. Bütün çocuklarımın başarılarından mutluluk duyuyorum, asla pes etmedim ve hep dua ederek önüme baktım, yaşadıklarımı unutmaya çalışıp geleceğe, umutlarıma ve güzel günlere odaklandım. Bence hayatın ve mutluluğun sırrı da bu."

Salgın öncesi Türkiye'den ev alıp, sevdikleri topraklara, Türkiye'ye geri dönmeyi planlayan Fatima Tambi, Türkiye'ye tekrar geri dönmeyi çok istediğini söyleyerek “Türkiye'dekiler Türkiye'nin kıymetini bilmiyor, gözleri hep dışarda ama suyun diğer tarafındaki zorlukları da göremiyorlar. İnsanlar bu konumlara gelene kadar neler çekiyor bilmiyorlar” dedi.

“Hiçbir zaman Allah'tan ümidi kesmemek lazım"

Tambi gençlere seslenerek, şu ifadeleri kullandı: “Görüyoruz insanların psikolojisi bozuluyor, depresyona giriyorlar, işlerini kaybedip stres yapıyorlar. Elinde fırsatları olanlar kıymetini bilmiyor. İnsan yalnız olunca kuvvetsiz oluyor, depresyona girebiliyor. Kendileri gibi birilerini bulup birlik olanlar daha güçlü oluyor. Kim olduklarını bilip başkalarına özenmeyi bırakmalı insan. Ve hiçbir zaman Allah'tan ümidi kesmemek lazım”

Youtube kanalı açtı

80 yaşından sonra çizim kursuna başlayan Tambi, boş zamanlarını egzersiz, boyama yaparak geçiriyor. Evlerine taşındığı günden bu yana evinin arka bahçesini düzenleyen Tambi, ibadetlerini yerine getirerek çok mutlu olduğunu söyledi. Afganistan’dan Türkiye'ye gelen birinin hikayesini izlediği filmden sonra çocuklarına bir okul yaptırmak istediğini söyleyen Tambi, yardım kuruluşlarına elinden geldiğince maddi yardımda bulunuyor fakat bunun yeterli olmadığını düşünerek, gelir elde etmek ve bu geliri yardım amaçlı kullanmak için torununun da desteğiyle, Roza Fatima Tambi adında bir YouTube kanalı açtı, kanalında kendi yaşam hikayesinden, yaptığı egzersizlere kadar çeşitli görüntüler paylaşıyor.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.