11.01.2024, 21:26

Kapitalizmin pençesinde can çekişen ruhlar

Ruhsuzlar mı demeliydim ya da? Bize bir şey yaptılar! Uyuşturdular sanki, hissizleştik. Hatta koyunlaştık... Bir sürünün içindeyiz sanki, güdülüyor ve ses çıkartmıyoruz. Herkes bir şeylerin peşinde elbet. En çok mutlu olmak istiyoruz sanki. Bir türlü olamıyor, o noktaya erişemiyoruz. Tadımız kaçık. Peki ya derdimiz ne bizim? Ne istiyoruz hayattan, amacımız ne, çabamız ne için? Janjanlı, renkli, ışıltılı, gürültülü sunumlar dünyasında yarış atı gibi değil mi halimiz? Ahh nice halimiz... 

Susturulduk, inandırıldık, kandırıldık modern dünya içinde. Yem attılar, oltaya geldik de hiç bilemedik... Çokların, enlerin dünyasında hiç olduk. Hiç de sorgulamadık ne hikmetse! Dayattılar da dayattılar, gık demedik. İnandık. Mutlu olmak uğruna kandık... Makbul olanın daha fazla, daha yeni, daha pahalı, daha popüler olduğuna ikna edildik. İstedikçe istedik, aldıkça aldık, harcadıkça harcadık, yedikçe yedik... Ne yazık ki bir türlü doymadık! Tatmin olamadık, yetinemedik, giyecek hiçbir şeyimiz de yoktu zaten hiçbirimizin! Dolaplara sığamadık, giyinme odalarına taştık, AVM’lere tıkıldık, kredilere gömüldük, borç batağına saplandık da hala “falanca bilmem nereye tatile gitmiş, filanca evini yeniden düzmüş, bilmem kim altına son model araba çekmiş...” diye içerlendik, hasedlendik, hırslandık... Ama ahdettik, mutlu olacaktık. Her şeyimiz olduğunda tastamam olacaktık. Olanın şükrünü yapmadan, olmayanın hayaline daldık. Çoğaldıkça çoğaldık, boğuldukça boğulduk... Ama bitmedi, alınacaklar listesi uzayıp gitti... Sahip olma merakıyla, birilerinin sahiplerimiz olduğunu bile fark edemedik. Yazık ettik. Doymayı bilmeyen nefsimizin hizmetkarı olduk. Alladılar pulladılar isteklerimizi ihtiyaç diye kakaladılar! Halbuki ihtiyaç nedir ki? İki kaşık, bir bulaşık, bir döşek, birkaç çul... İsimler taktılar; moda dediler, kolaylık dediler, son teknoloji dediler, olmazsa olmaz dediler, olmayanı eksik, geri kalmış addettiler. Bizi tembel ettiler. Her şeyin hazırını, kolayını, doğranmışını, hızlısını verip, özümüzü baltaladılar. Oysa işleyen demir pas tutmazdı, elimizden ise her iş gelirdi bizim. Aciz olduk, tembel olduk, hasta olduk... Toprağı aldılar, betonları yığdılar. Kendine yetebilmenin hazzına ket vurdular; yardımcılar, robotlar, makinalar, sözüm ona kolaylıklar sundular. Acizleştirdiler biz de ses etmedik. Daha çok rahat edelim diye her şeyin en bilmem nesini alabilmek için yarışırcasına çalışıp, düşünmeye vakit bırakmadık. Eşya bize hizmet için varken, bize hizmet edecek eşyalar alabilmek adına köleleştirildik... Çokların içinde yok olup gittik... 

Bir kızdı vardı vakti zamanında tanıdığım. İsmi lazım değil, baş harfi “Sadeleşelim güzelleşelim”. Bu kızcağız bir de Boşnak kızı. Sözüm meclisten dışarı Boşnaklar az biraz gösterişi severler. Hem de bir evin bir kızı, annesinin ilk göz ağrısı olunca işler çığırından çıkmıştı... Gösterişi seven, abartmakta üstüne olmayan bu anne kızının çeyizine tam 54 adet yastık yapmış, zavallı kıza nefes alacak yer bırakmamıştı! Ben yastık sayısını söyledim gerisini varın siz düşünün... Rivayet edilir ki; sadeleşen, sadeleştikçe güzelleşen bu kızın annesinin göbek adı kapitalizmdi. Kız gün geldi aydınlandı. Çeyizine hizmet etmekten ne vakti kalıyordu ne de hali. Hiçbir şeye yetişemiyor, boğuluyordu. Huzursuzdu. İçinde bir sıkıntı vardı. Belki de bunca eşyanın vebaliydi onu daraltan. Göğsünde bir öküz ordusu tepiniyordu. Yeter dedi kız, yeter! Arınmaya niyet etti. Paylaştı, dağıttı, azaldı. Kullandığı eşyayı, giydiği kıyafeti, yediğini, içtiğini ve hatta görüştüğü insan sayısını bile azalttı... Azaldıkça çoğaldı. O azaldıkça annesi kahroluyor, kemikleri kırılıyormuşçasına canı yanıyor, kızını nankör, kıymet bilmez diye etiketliyordu. Kız artık uyanmıştı. Evet evet bu tam olarak gaflet uykusuydu. Azdaki bereketi, huzuru yakalamış ve bunu çok sevmişti. Artık biliyordu. İstek ve ihtiyaç vardı. İhtiyaçları dışındaki her şeye dur demeyi öğrenmişti. Zamanı bereketlenmiş, yapamadığı ne çok şeyi yapmaya başlamıştı. Sonra da sade hayatı düstur edinmiş ve bundan hiç pişman olmamıştı. Azın yettiğini görmüş, azdaki öze varmıştı... 

Bir çeyiz düzdü ki annesi kızına, dillere destan... Bir köy kıza ev düzülürdü. Yok yoktu. Lakin bir kendi yoktu kızın! Dağıttı tüm çeyizini, kendini toplayabilsin diye! Şimdi yuvasında “kendi” var, en çok kendi. İlmek ilmek kendi... Ahhh annesi ahh! O kızın hiç eksiği yoktu, lakin hiçbir şeyi de yoktu. Şimdi ise her şeyi tastamam... Tüm çoklardan, enlerden, etiketlerden, kimliklerden azade. SADEce bir kul. Sadeleşip güzelleşen bir yolcu... 

Bize neler verdiler? Ahh bizden neler aldılar? Çokları serdiler önümüze. Sus dediler özümüze. Daha fazlanın, daha lüksün, daha modernin bin bir halini yerleştirdiler hanelerimize. Evlerimiz doldukça içlerimiz boşaldı. İçlerimiz boşaldıkça, aklımız tutuldu, gözlerimiz köreldi. Kanaati unuttuk. Şükrü bilmedik. Çoğaldıkça azaldık biz. Ah bize neler ettiler de biz gık demedik. Onca yığın eşya arasında kendimizi kaybettik. Vaktimizi heba ettik. Oysa vaktin en değerli şey olduğunu unuttuk. Aç gözlü olduk. Doymak nedir bilmedik. Kapitalizm diye bir düşmanı aldık evimizin baş tacı ettik. Vah biz kendimize neler ettik? İsrafın ve nefsimizin uşağı olduk. Azdaki bereketi elimizin tersiyle ittik, hadsizce küçümsedik. Oysa tencerede pişirip kapağında yeseydik, bilmem kaç parça yemek takımını yıkamaya harcadığımız su, emek ve zamanla neler neler yapabilirdik? Yediğimize içtiğimize neler kattıysalar öyle; yedikçe yedik, yedikçe sustuk! Biz konfordan koca bir mezarlık yaptık ömrümüze. O mezarlıkta çürüyüp gitmeden, bu gidişata bir dur demek isteyenler beri gelsin. Mutluluk koştuğunuz yönde değil, durduğunuz yerde. Durunuz. Şimdi o kredi kartını sakince cüzdanınıza bırakınız ve ellerinizi vicdanınıza koyunuz. Sizce de bu düzende bir çokluk yok mu? Ve bilirsiniz ki nerde çokluk orda...... 

Velhasıl kelam sadeleşmiş, bunu tecrübe etmiş, mümkün, kolay ve keyifli olduğunu ruhunun en derinlerinde hissetmiş bir kadın olarak bu yazım “SADE HAYAT” a bir davettir. Ruhları yorulmuş, şifaya ihtiyaç duyan herkese nasip olsun. Hasbihal etmek isteyenlere Sade Pazar Doğal Ürünler Eskişehir Mağazamızın kapıları her daim açık. Buyrunuz geliniz, birer sade kahve içer, SADEce laflarız. Fıtrata hasretle...  

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@