11.02.2024, 12:19

O kırbacı hemen yere bırak!

Kendine gel sevgili anne/baba! Senin jokey olmadığın gibi, çocuğun da yarış atı değil! Rahat bırakın şu çocukları, düşün yakalarından rica ediciimm... Her bir çocuk nevi şahsına münhasır ve bu çok çok kıymetli bir şey. Boş verin siz sistemi, atın kalıpları çöpe.

Evlatcığınıza kulak verin, bıraktığı izleri takip edin. Sizinle iletişiminden tutun da iletişimsizliğine kadar her biri birer ip ucu aslında. Koklayın havayı, gözlemleyin oyunlarını, halini tavrını... O kendini size anlatıyor olacak. Şuracıkta kurduğu oyunla anlatacak. Yediği, yemediği yemekle anlatacak. Olaylara verdiği tepkilerle anlatacak. Sus pus oluşuyla anlatacak... O anlatacak emin olun. Şiiiit, sessizce izleyin lütfen.

Oturun bir kıyıda, sakince bir kitabı okur gibi okuyun onu. Altını çizin önemli bulduğunuz noktaların, yıldızlar kondurun etrafına fosforlu, rengarenk kalemlerle. Önemseyin yakaladığınız cümleleri. Hepsi fıtratından fısıltılar aslında...

Havadan ahkam kesmiyorum inanın, haddim de değil. Lakin iki evlat annesi bir kadın, çocukluğunda doğru okunamamış; kendini okuyup, fıtratına göre büyümeye çalışan bir kız çocuğu olarak naçizane tavsiyemdir sadece. Onları sevelim ama saygıyı da göz ardı etmeyelim lütfen! Şüphesiz ki anne baba olarak çocuklarımızı herkesten çok biz seviyor, kayırıyor, kıyamıyoruz elbette... Fakat saygıya sıra geldiğinde işler orda biraz sıkıntılı ne yazık ki! Çünkü biz sevmenin her şeye yettiğine inandırıldık fakat hiç de öyle değil maalesef...

Saygı mühim! Olmazsa olmaz. “Küçücük çocuğa saygı mı göstereceğiz bir de!” dediğinizi duyar gibiyim. Sakın ha bu yanılgıya düşmeyin sevgili ebeveynler! Lütfen onun da birey olduğunu; geleceğin hanımefendisi, beyefendisi olduğunu, bu Dünya’da herkesten ve her şeyden azade bir şahsiyet olduğunu, ruhunun varlığını, saygıyı en az herkes kadar hak ettiğini unutmayın... Evet onlar bizim parçamız, canımız, en kıymetlimiz lakin biz onların sahipleri değiliz! Onlar sadece emanet! Anne baba olmak istedik, Allah da nasip etti. Elhamdülillah. Kendi istedikleri için Dünya’ya gelmediler, bizlerin çocuğu olmayı da kendileri seçmediler! Onlara kölelerimiz gibi muamele etme hakkına sahip değiliz. Ellerinden tutmalı, arkalarında durmalı, desteklemeli ancak önlerinden çekilmeliyiz. Bu hayat onların ve sadece bir defa yaşayacaklar. Tekrarı yok! Yanlış kalıba koyarsak zayi olacaklar. Kek hamurundan poğaça olur mu hiç? Bırakın gönüllerince, keyiflerince yol alsınlar. Kendi gemilerini kendi istedikleri sularda yüzdürebilsinler. Siz sadece onların mutluluğunu, çizdikleri yolu takip edin. Sorun bakalım küçücük bebeğiniz size ne anlatmak istiyor? Ne sinyaller veriyor? Ruhunda neler var? Sorun, öğrenin, destekleyin, besleyin... Düşünsenize onlar; geleceğin öğretmenleri, avukatları, doktorları, mühendisleri, sporcuları, müzisyenleri, ressamları... Her şeyden önemlisi; geleceğin biricik, özgün bireyleri. Yetişkin birer kadın ve adam! Gelecekteki “büyük” insanlara saygı lütfen. Büyük insan olmayı makam mevki, statü ile değerlendirmeyin n’olur!

İnsan olmayı her şeyin üstünde tutmak en büyük hassasiyetimiz olmalı diye düşünüyorum. Sağlıklı, verimli, mutlu ve tatmin bireyler olabilmeleri için, bugün küçücük bedenlerindeki ruhlarına saygı duyulmaya, desteklenmeye ve değer görmeye ihtiyaçları var. Vakit geldiğinde yere sağlam basabilmeleri için, bugünden donatılmaları gerekiyor. Kendilerini tanımaya, bilmeye ihtiyaçları var. Lütfen destek olun, köstek olmayın. Gözlemleyin, mesajları kaçırmayın. Kendi yapamadıklarınızı, olamadıklarınızı onlar üzerinden yapmaya kalkışmayın! Yarım kalan hayallerinizi üzerlerinden gerçekleştirmeye çalışmak büyük bencillik! Çocuklarınız geleceğinizin garantörleri değiller! Onlar bizim vesilemizle Dünya’ya gelen “başka insanlar”!!! Kendinize göre yoğurup, inşa etmek yerine; ihtiyaçlarına göre gereken malzemeyi temin ederek, kendilerini ortaya koymalarına olanak sağlayın... Öyle güzel işler çıkaracaklar ki, siz yeter ki fıtratlarını görün, ruhlarına kulak verin. Kendini keşfetmiş, ilgi alanları desteklenmiş ve geliştirilmiş, kendini tanıyan, ne istediğini bilen, mutlu ve başarılı bireyler olmaları onların en doğal hakkı. Onlara haklarını teslim edin. Sonra söke söke almaya kalkıyorlar, ciğerleri söküle söküle! Kendimden biliyorum. Çok yorucu, yapmayın! Kendini tanıyan, kendini sever. Ve kendini seven her insan, mesleği ne olursa olsun herkese faydalı olur, ışık saçar... Fakat görmezden gelinmiş, becerileri örselenmiş, ötelenmiş, üzerine beton dökülmüş, kendini tanıyamamış insanlar ne yazık ki mutlu olamadığı gibi; mutsuzluklarını da etrafına, eşine dostuna, çoluğuna çocuğuna bulaştıracaktır! Lütfen iyi toplum için mutlu bireyler inşa edelim.

Ve son olarak derim ki ben; oğullarım büyüdüklerinde okumak, diploma sahibi olmak zorunda değiller. En olmak, çok para kazanmak, herkes gibi olmak zorunda hiç değiller. Fakat efendi, ahlaklı birer adam olmak “zorundalar”. Bir gün kız evlat nasip olursa eğer, o da bir hanımefendi olmak “zorunda”. 

Gerisi fasa fiso. Rahat bırakın şu çocukları. Yarış atı beslemiyoruz, evlat yetiştiriyoruz! İnsan olsalar ne ala...

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@