Dündar Ünlü: Eskişehir'in merkezini açmalıyız

Eskişehir’in önde gelen siyasetçilerinden, eski, AK Parti İl Başkanı Dündar Ünlü ile her şeyi konuştuk… Eskişehir, ülke siyaseti ve gündemine ilişkin açıklamalarının yanı sıra o “müthiş” projeyi de gündeme taşıdı... ...

15 Mart 2021, 11:44
Dündar Ünlü: Eskişehir'in merkezini açmalıyız

Eskişehir’in önde gelen siyasetçilerinden, eski, AK Parti İl Başkanı Dündar Ünlü ile her şeyi konuştuk… Eskişehir, ülke siyaseti ve gündemine ilişkin açıklamalarının yanı sıra o “müthiş” projeyi de gündeme taşıdı... 


Hakkı Kutlu: Özellikle AK Parti gibi uzun süre iktidarda kalmış partiler için muhalefet çok önemli. Hizmetleri devam ettirebilmesi, yeni işler yapılabilmesi için… Türkiye’de bir muhalefet sorunu çok konuşuluyor. Pandemi sürecinde önce “esnafı açın” denildi, sonra “niye açtınız kapatın” denildi… “Köprüler bedava yapılsın mı, yapılmasın mı?” tarzı muhalefet anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

M. Dündar Ünlü: Türkiye’de gerçekten bir muhalefet açmazı var. Türkiye’de muhalefet yapılanlara sadece muhalefet ederek oy toplayacağını zannediyor. Aslında, 20 yıldır sürekli seçim kazanarak gelen bir iktidar var ve sürekli seçim kaybeden bir muhalefet var. Öncelikle, muhalefet partisi genel başkanı 2010 yılında geldi partinin başına… CHP’ye oy verenler ve CHP’liler, normal bir dernek veya vakıf bile olsa, “Biz başarılı olamıyoruz, faaliyetleri yerine getiremiyoruz, artık biraz vasatlaştık, bir değişim yapalım” deneceği bir yerde bile… İktidar partisi sürekli seçimi kazanıyor, ama CHP yüzde 25 bandını bir türlü geçemiyor. “Bir genel başkan ve yönetim var. 9 seçime girdik, kaybettik. Bir değişim yapmamız gerekir” diye söylenmesi gerekmiyor mu? Bir yerde hata var çünkü…

"Muhalefet bir umut, gelecek vaat ediyor mu"

"Muhalefet yapması gerekenleri yaptığı halde aynı seçim bandında mı duruyor, bunu sorgulamak gerekli. Muhalefet, bugün bir umut veriyor mu? Bana bir gelecek vaat ediyor mu? Samimi bir düşünce ortaya koyuyor mu? Bana bir vizyon, bir kadro ortaya koyuyor mu? Bunları da ortaya koymuyor. Ben sadece konuşayım, toplum bana gelsin… Olmaz öyle şey. Sen kendini ortaya koymalı, cazibe merkezi olabilmelisin. Sen bunu sunamazsan toplum sana oy vermez. Bugün örneğin yollarla, köprülerle ilgili eleştirel bir durum var. “Geçmediğimiz yolun, köprünün parasını ödüyoruz, bunlar yap-işlet modeliyle yapılıyor” filan… Peki, yap-işlet modeliyle değil de, Hazine bunların kaynağını sağlayıp bitirdi diyelim. Borcumuz da yok, köprü orada. Aynı mantıkla, hiç o yoldan, köprüden geçmeyen vatandaş demeyecek mi, “Ben hiç o köprüyü, yolu kullanmıyorum. Neden benim ödediğim vergiden sen köprü yaptın”… Bu mantık ters bir mantık. Çünkü devlet sana yol, köprü yapıyor." 

O zaman şöyle mi demeleri daha doğru olur: “Ben bu yolların, köprülerin yapılmasını istemiyorum”...

Bu daha gerçekçi olur. Onu da anlatması lazım. Toplum bunu kabul etmez. “Ben köprüye karşıyım” dedin mi, toplum da der ki, “Ben köprüden geçiyorum, gayet de güzel olmuş. 2 saatte gittiğim yere 45 dakikada gidiyorum. Köprü neden yapılmasın? Alternatifin ne onu söyle”… Alternatifi söylemedin mi, seçim bandında aşağı düşersin. Onu söyleyenler bu yolları kullanmıyor mu? Daha da çok kullanıyor… Yani muhalefetin bir gelecek vizyonu yok. Sadece iktidarın yaptıklarını eleştirerek oy bekliyorlar. Bu mantıklı ve sağlıklı bir düşünce yapısı değil. 

“Toplum neden AK Parti’ye oy veriyor, bir bakmaları lazım”

2010 yılından beri muhalefet kendisini değiştirmedi, dedik… Oysa 2002 yılındaki AK Parti ile şimdiki AK Parti’yi karşılaştırdığımızda büyük değişiklikler var. Birçok isim gitmiş, yeni isimler gelmiş. İktidarda olmasına, seçim kazanıyor olmasına rağmen, AK Parti, CHP’ye göre değişimi daha net yaşıyor diyebilir miyiz?

Çok net diyebiliriz. Zaman zaman bizim partimizde bu tür sıkıntılar konuşuluyor. Biz niye olmadık, biz niye gittik… Herkes bir zaman bir görev yapmış, herkese bir görev verilmiş. Kimse de orada ölümüne görev yapacak bir durum söz konusu değil. Bu bir bayrak yarışıdır. Bu bayrak sana geldiğinde sen görevini en iyi şekilde yapacaksın. Senden gittikten sonra diğer arkadaşlar bu işleri en iyi şekilde yönetecek. Dolayısıyla bu bir değişimi de getiriyor sizlere. Belli bir görevde sürekli durmanız zaten görev körlüğünü de getirir. Yapmanız gerekenleri yapmışsınızdır, başka da bir şey veremiyorsunuzdur. Aslında başka bir yere geçtiğiniz de belki daha verimli olacaksınızdır. O yere gelecek kişi daha verimli olacaktır… Yani, bu değişimle birlikte sürekli de büyüyor ve gelişiyorsunuz. 20 yıldır iktidarda olan, sürekli her girdiği seçimi kazanan bir parti var. Kazanıyorsa bunun sebepleri var. Kuru kuruya kimse kimseye oy vermez. Bizim toplumumuz bilinçli bir toplumdur. Bazıları toplumu küçümser. AK Parti’ye oy verdiği için toplumu küçümser. Ama toplum neden oy veriyor bir bakmaları lazım. Orada bilinçli bir durumu görüyor, analiz ediyor, sandığı gittiğinde, “Oy vermem gereken en makul parti bu” diyerek oyunu veriyor. Sen bunu kendi mantığınla değil, vatandaşın mantığı ile düşüneceksin. Türk toplumunu iyi tanıman gerekli. Türk toplumunu başka ideolojiler ve düşüncelerle değerlendirirsen yanılırsın. Türk toplumunu iyi değerlendirmek ve tanımak zorundasın. 

“Yaptığım görevlerde hiç eskiye dönmedim”

AK Parti’nin son il kongresinde de çok isminiz geçti. “Dündar Ünlü yeniden il başkanı olacak mı?” denildi… Bu sebeple mi hiç girişimde bulunmadınız? “Değişim olmalı, herkes çok uzun süre aynı görevde kalmamalı” mantığı ile mi… 

İl Başkanlığı görevine geldiğimde de söyledim. İl Başkanlığı maksimum 4 yıl yapılmalıdır, 2 yıl azdır. Sürekli, hızlı değişimler de partide bu defa küskünlükler oluşturabilir. Sık değiştirildiği zaman da küskünler oluşuyor. Ama 4 yıl makul bir süredir. 2 yıl azdır, 4 yıl normaldir. İl Başkanlığı zor bir görevdir. O dönemde ben zaten 4 yıl il başkanlığı yapmıştım. Milletvekili seçimi geldiğinde de çeşitli değerlendirmeler sonucunda aday oldum, milletvekilliğine geçip devam edecektim. Olmadı, nasip değilmiş. Ama sonra yine dön, il başkanlığına dendiğinde bu zor bir şey değil. Ben zaten 4 yıllık dönemi tamamlamışım. İlk göreve geldiğimde ne ambians var, ne atmosfer var, ne de o motivasyondayım, öyle bir şey yok… 

Bir de ilk göreve geldiğinizdeki Dündar Ünlü ile şimdiki Dündar Ünlü arasında da farklar var, değişim var. 

Elbette. İl Başkanlığı başka bir şey. O gün göreve geldiğinizde o günkü atmosfere göre bazı şeyleri yönetiyorsunuz. Bazı şeyleri de öngörüyorsunuz veya öngörmeden yapıyorsunuz. Hatalar da yapıyorsunuz. Ama şimdi 4 yıl sonrasında, o göreve tekrar döndüğünüzde 4 yılın sonunda başlıyorsunuz göreve aslında… İnsanlar da seni ilk başladığın noktada görmek istiyor. İnsanlar siyasetçiyi aynı günkü aynı durumunda görmek istiyor. Oysa fizyolojisi, mantalitesi, her şeyi değişti. Birçok şeyi gördü. 2014’teki Dündar Ünlü ile 2021 Dündar Ünlü aynı değil… Başka bir yerde artık. İl Başkanlığında yeniden faydalı olacağımı düşünmedim. Bir de ben hiç bu zamana kadar, yaptığım görevlerde eskiye dönmemişim. Bıraktığımda zaten tamamlamış olarak bırakıyorum görevi. Bir daha o göreve geldiğimde yeniden başarılı olabileceğimi mantalite olarak da düşünmedim açıkçası. Bir de sürekli aynı insanların bu işleri yapması da doğru değil. 20 yıllık parti… Benden sonra il başkanlığını yapabilecek 4-5 arkadaşın olması gerekiyor. Onlar devam etmeli. 

“Partimizin başarılı olması için yeni yönetimin de başarılı olmasını isteriz”

Sizin böyle bir yönetiminiz vardı. Daha öncesinde şunu hatırlıyorum. Erman Gölet’in bir CHP il yönetimi vardı ki, içindeki 14 kişiden,  8 il başkanı ve başka başkanlıklar çıktı. Sizin yönetiminizde de böyle bir durum vardı. Şimdiki yeni yönetimi bu açıdan değerlendirirseniz… Siz AK Parti’de il başkanlığını görevini, kimine göre layıkıyla, kimine göre eksikleriyle tamamlamış bir insansınız. Bu yönetime baktığınızda, partiniz adına size umut mu veriyor? Yoksa bir bakmak mı lazım, henüz kolay değil, mi dersiniz? 

Başarılı dediğiniz il yönetimini kurduğumda ilk defa siyasete girmiş arkadaşlar da vardı. Kısa süredir siyasette olan arkadaşlar da vardı. Bu arkadaşlar nasıl tecrübe kazandılar? Nasıl belli bir düzeye geldiler? 2014’te göreve geldik. 10 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi… 7 Haziran 2015 genel seçimleri… 1 Kasım genel seçimleri… 15 Temmuz darbe girişimi ve devamında 27 gün süren nöbetler. Arkasından 17 Nisan referandumu… Arkasından 2018 yılı milletvekili seçimleri. Arkadaşlar o düzeye bu tecrübeleri yaşayarak geldi. İlk etapta aksaklıklar vardı, eksiklikler vardı. Ama en son geldiğimiz noktada, örneğin bir organizasyon yapılacak, arkadaşlar nasıl yapılacağını ezbere öğrenmişlerdi. Mesela büyük bir organizasyon yapılacak, ertesi gün olacaksa o gece gidip bakıyordum bir eksik olup olmadığına bakmaya… Çünkü artık bu işi öğrenmişlerdi. Dolayısıyla, bu yönetim de tecrübe ederek deneyim kazanacak.

İnşallah sizin yaşadığınız badireleri yaşamazlar. 

İnşallah yaşamazlar. Ama yönetim kurulmuş, bu yönetimden bir şey olmaz, demek doğru değil. Ben başarılı olmalarını isterim. Onlar başarısız olursa parti de başarısız olur. Dolayısıyla onların başarılı olma mecburiyeti var. Bizler partimizin başarılı olmasını istediğimiz için onların da başarılı olmasını isteriz. 

Şu da var… İl başkanlığı zor bir iş. “İl başkanı başarısız oldu” demek de kötü bir şey değil. Bunu demekle o insanı ayıplamış olmazsınız. Çünkü bunun okulu yok. Tecrübe ile edinilen ve yapıyla alakalı bir şey. “Yapamadı” dendiğinde de ayıplamamak gerek, çünkü kolay bir şey değil. 
Yani bir insanın kötü il başkanlığı yapması bir insanın hayatta başarısız olduğu anlamına gelmez… 
Kolay bir şey değil. Bir sürü dengeyi bir arada tutmalısın. Teşkilatı bir arada tutmalısın. Partiyi iyi temsil etmen gerekiyor. Bir sürü insana hükmetmen gerekiyor. Yöneticilikle ilgili insanın doğuştan edindiği vasıflarla da ilgili. “Yapabilir” kişiyi seçip koyuyorsun o göreve yani… Olmaya da bilir. 

Aynı zamanda Eskişehir'in önde gelen Mali Müşavirlerinden olan Dündar Ünlü ile yeni bürosunda bir araya geldik. Koleksiyon merakı bilinen Dündar Ünlü, bürosunda sergilediği antika ve koleksiyonlarının özel parçalarının hikayelerini de bizlere anlattı. 


“Gençliği anlamamız, ne istediğini bilmemiz gerekiyor”

Eskişehir’de yeni yönetim belirlenirken de İstanbul’da kimsenin beklemediği sürpriz bir isim AK Parti İl Başkanı oldu. Ve bu Türkiye genelinde partide, “Tabanın sesi dinleniyor, tabanın önemi kavrandı” yorumlarına neden oldu. Siz de bu değişikliği böyle mi yorumluyorsunuz, yoksa tecrübeli bir siyasetçi ve AK Partili olarak başka bir bakış açınız var mı?

Değişim her zaman heyecan getirir. Yeni İstanbul İl Başkanı da, tabandan gelen, Milli Görüş’ten gelen bir isim… Milli Görüş teşkilatları, biliyorsunuz, Milli Nizam, Milli Selamet, Refah partileri, sonrasında Fazilet, sonrasında AK Parti ve Saadet Partisi olarak bölündü. Birebir temasla, kapı kapıya dolaşmayla elde edilen bir başarı var orada. 1994’te sorunları doğru tespit ederek ve doğru çözümler üreterek kazanılmış bir belediye başarısı var. Refah Partisi sonrasında, 1995’te yapılan seçimlerde de Refah Partisi birinci parti oldu. O günkü süreçte en önemli nokta, Türkiye’nin en önemli sorunlarının ortaya onulmuş olması ve topluma tam olarak anlatılmasıydı. 

1993 veya 1994’te Murat Canözer ile bir röportaj yapmıştım. O zaman Sakarya gazetesinde yayınlanmıştı. O zamanlar Sakarya gazetesine Refah Partisi’nin haberinin girmesi olaydı. 14 gün yayınlanmıştı röportaj, yarım sayfa olarak… O röportajın genel ismini de “Adam adama markaj” koymuştum. Oradan başladı… 

Evet, o dönemde Türkiye’nin sorunları doğru tespit edilerek o donanımla gidildi ve vatandaşa bunlar birebir anlatıldı. “Gece-gündüz” meselesi de odur. Gece – gündüz çalışılarak, vatandaşla birebir temas edilerek bunlar topluma anlatıldı ve toplum da ikna oldu. Oradan gelen bir başarı var. Yeni gelen il başkanının da aynı düşünceyle… Özellikle bizim gençlere çok temas etmemiz gerekiyor. Gençliği anlamamız gerekiyor. Onların ne istediğini bilmemiz gerekiyor. O gençlik şöyle, böyle diye eleştirmek değil… Anlamamız gerek. 

Dündar Ünlü'nün bürosunda çok geniş ve önemli kitaplardan oluşan bir kütüphanesi de bulunuyor. Kütüphanede eserleri yer alan en önemli yazarlarından biri de Kemal Tahir...  

“İnşallah, İstanbul’dan başlayarak yeni bir yol haritasıyla devam edilecektir”

Şimdi mesela o gençlik, sabah akşam Ayasofya Camii’ni de dolduruyor. Tek tip, homojen bir gençlik değil. 

Değil. Farklı, farklı anlayışlara sahip gençler var. O gençlere eleştirel bir yaklaşımla değil, onları anlamamız gerekiyor. Gençler bizden ne bekliyor? Devletten, hükümetten beklentileri ne? Bunu anlayarak bir yol haritası çizmemiz gerekiyor. İnşallah, İstanbul’dan başlayarak, o gençlerin düşünceleri, duyguları öğrenilip yeni bir yol haritasıyla devam edileceğini düşünüyorum. 

“Ekonomik kriz değil, kısıtlamalardan dolayı sıkıntı var”

Şu anda “Ekonomik kriz var” sözleri dolaşıyor. Mesleğiniz icabı da ekonominin içindesiniz. Ben bunun “ekonomik kriz” olarak değerlendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu tüm dünyada pandeminin getirdiği ve doğal olarak yaşanan bir durum. Bu konudaki yorumlarınız nedir? Bunu bir ekonomik kriz olarak değerlendirmeli miyiz, yoksa geçici bir sorun olarak mı görmeliyiz?

Elbette pandeminin etkisiyle… Üç üniversitenin bulunduğu şehrimizde, bu üniversiteler nedeniyle bir hizmet sektörü var ve pandemi nedeniyle bu hizmet sektörü de ciddi bir yara aldı. Zor durumda esnafımız var gerçekten. Esnafın yanında çalışanların kısa çalışma ödenekleri ile hayatlarını devam ettirmeleri de onlar için bir sıkıntı, kolay bir şey değil. Böyle bir sıkıntı var mı, var… Ama bu büyük bir ekonomik buhran mı, kriz mi? Değil… Sonuçta sanayide ihracatımızın artmasına, ekonominin büyümesine baktığımızda, ciddi bir sıkıntı söz konusu değil. Ama hizmet sektöründe sorun var mı? Evet var… Buna da şöyle bakmak lazım. O insanları önemsemek veya önemsememek meselesi değil. Fotoğrafı ortaya koyduğumuzda bir kriz değil, ama bir sıkıntı var. Pandemiden dolayı kısıtlamalar söz konusu. Kısıtlamalar dolayısıyla hizmet sektörü de ciddi anlamda etkilendi. 

"Kasıp kavuran bir durum yok, kısa sürede atlatacağımıza inanıyorum"

Umutsuzluk aşılanan bir ortamda ben umutlu konuşmak isterim. Pandemi var, ama gerçek anlamda bir pandemi söylemini hak ediyor mu onu da tartışmak lazım. Bugün insanları kasıp kavuran bir durum yok. Evet, insanlar hastalanıyor, kronik hastalığı olanlar veya yaşı ilerlemiş olanları etkiliyor. Ama genel anlamda, pandemi geldiğinde ölenlerle iyi olanlar arasında ciddi bir fark var mıydı, vardı… Aşının da bulunması ve Türkiye’de aşılamanın hızlı bir şekilde başlamasıyla birlikte kısa süre içinde bu durumu atlatacağımıza inanıyorum. 

"Nabi Hoca devreye girdi, Millet Bahçesi ile şehrin nefes alacak bir yeri oldu"

Eskişehir’de sizin il başkanlığı döneminizde Türk Dünyası Dede Korkut Parkı yapıldı. Şehrin en değerli yerlerinden birisi… Yine şehrin en değerli yeri diyeceğimiz eski stadyum alanı için Eskişehirliler “Park olsun” dedi. Burada yine sizin büyük katkılarınız oldu. Yeni stadyumun yapılması… Eskişehir Şehir Hastanesi... İl Başkanlığı döneminizde çok sayıda seçim, bir darbe girişimi ve çok sayıda badireler atlattınız ama, Eskişehir’e yapılan hizmetler anlamında da büyük katkılarınız oldu, o döneme denk geldi. 

Eskişehir Şehir Hastanesi, eski stadyum yerine Millet Bahçesi’nin yapılması, Eskişehir’in Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesi… Yine Nabi Hoca’nın özellikle devreye girmesiyle olmuştur. Diğer şehirlerde de yeni stadyumlar yapıldı, ama eski stadyum alanları hep binalar oldu. Bugün gerçekten Nabi Hoca bu konuya el atmasa ve üzerine düşmeseydi, eski stadyum alanında TOKİ bir rant elde eder, o parayla da yeni stadyumu yaptım der, biterdi. Ama Nabi Hoca devreye girdi, Türk Dünyası Kültür Başkentliği parasıyla TOKİ’ye para ödendi, orası satın alındı ve Millet Bahçesi’ne dönüştü. Bugün şehrin en nefes alınacak yeri oldu. 

“Daha da ileriye gidilmeli... Birleştirilmeli"

Arada sırada geçiyorum yanından… 2007’de bir yazı yazmıştım. O zaman Nebi Hatipoğlu Eskişehirspor Başkanı ve rahmetli Kemal Unakıtan var. Ara ara arşivden çıkarıp o yazıyı okurum. Orası 55 dönüm… Diyorum ki, “5 dönümünü büyük bir kule şeklinde TOKİ’ye verin, bir rant elde edip Eskişehirspor’a yeni stadyum yapsın. Geri kalan 50 dönümlük alan da meydan olsun”… İlk Eskişehir’de bunu dillendiren ben olmuşum. Oranın tamamının ranta açılmaması isteğinden bugüne geldiğimizde, şimdi bu parkı görünce devasa bir şey ortaya çıktı… 

Hatta daha da ileriye gidilmeli diye düşünüyorum. Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’nün artık yeni bir binası var. Millet Bahçesi yakınındaki binayı kaldırabilirsiniz. Okullar bölgesi denilen alanın da taşınabilir. Eski Hava Hastanesi binası da şu an İl Sağlık Müdürlüğü binası oldu. Bu alanla da birleştirerek şehrin nefes alacağı devasa bir alan yapılabilir. Araçların da girmeyeceği devasa bir alan orada hayata geçirilebilir. 

"Ama Eskişehir'in bir handikabı var. Belediyeler..."

Ama Eskişehir’in şöyle bir handikabı var. Maalesef belediyelerle hükümetin ayrı olması ve belediyelerin bu işlere hiç el atmaması, böyle düşünceler içinde olmaması Eskişehir’de bir eksiklik, topallık meydana getiriyor gerçekten. Belediyeler hamle yapacak, şehirde devrim yapacak bir iş yapma noktasında değiller maalesef. Öyle bir güçleri de yok… 

“Eskişehir’de merkezde yıkılan kamu binası yerine asla yenisi yapılmamalı, boş kalmalı”

Bahsettiğiniz proje vizyonu gerçekten çok yüksek bir proje… Müthiş bir vizyon. Bundan yıllar sonra torunlarımızın torunları, onların da torunlar dönüp baktığında, “Benim şehrimde nasıl insanlar yaşamış ki, şehrin en değerli yerini böyle ferah bırakmışlar” diyeceklerdir. Söylediğinizi biraz geliştirelim mi? Örneğin Büyükşehir Belediyesi binasının arkasında eski Vergi Dairesi binası da vardı ve taşınmasıyla yıkıldı… 
Benim düşüncem şu. Vergi dairelerinin bulunduğu yerler dururken, arkanızı döndünüz güneye, Büyükşehir Belediyesi’ni solunuza alın, o alandan başlayarak Köprübaşı’na çıkmamız lazım. Tarihi  Osmanlı Bankası binası kalır. Çarşı Camii’ne orası açılırsa nefis bir yer olur. Büyükşehir Belediyesi binasının da taşınması gerekiyor. 

Şehirde, özellikle merkezde yıkılmış bir binanın yerine yenisinin yapılmasına karşıyım. Merkezde yıkılmış bir kamu binasının yerine yenisini yapılmasına asla taraf değilim. Açılmalı, nefes almalı şehir… 

“Bu proje olursa müthiş olur, esnafı da gram mağdur etmeden yapılabilir”

Sizin projeksiyonunuzda şöyle bir şey çıkıyor ortaya. Ziraat Bankası’nın tarihi binası, Merkez Bankası’nın muhteşem binası, Valiliğin binası, tarihi eski Osmanlı Bankası binası… Bunlar Cumhuriyet döneminin önemli eserleri. Belki o bölgede okullar bölgesinde de tarihi birçok binayı bırakıp, araç trafiğini de yer altına alıp muazzam bir ferahlık çıkar ortaya. 

Müthiş bir şehir olur burası. Burada insanların keyif alacağı, nefes alacağı bir alan. Eski Hava Hastanesi, Millet Bahçesi, Okullar Bölgesi, Büyükşehir Belediyesi’nin binası ve arkası, ve oradan Çarşı Camii’ne kadar olan alan… 
Bölgedeki esnafı da gram mağdur etmeden bunu yapabilirsiniz. Bunun için de esnafa gideceksiniz. İkna edeceksiniz. İnsanlar size inanacak, güvenecek. Bu çabayı göstermezsiniz, yapamazsınız. Onların seviyesine çıkıp ikna edeceksiniz, çaba göstereceksiniz…  

Dündar Ünlü'nün merkezde açılmalı dediği alanın mevut halinin kuşbakışı görüntüsü yukarıda görünüyor.

Ünlü, Büyükşehir Belediyesi'nin binası ve çevresindeki  tarihi ve koruma altında olmayan diğer binaların tarihi Çarşı Camii'ne kadar esnafı da mağdur etmeden kaldırılabileceğini ve Eskişehir'in müthiş bir alan kazanacağını söylüyor. Bu alan Vilayet Meydanı'ndan Okullar Bölgesi, Millet Bahçesi ve eski Hava Hastanesi alanına bağlandığında ve buralardaki tarihi ve koruma altında olmayan yapılar da kaldırıldığında Eskişehir'in nefes alacağı müthiş bir alan ortaya çıkıyor. 

Dündar Ünlü'nün vizyonunu ve hayalini haritada oluşturduk. İşte o muhteşem bir görüntü... Görseli büyütmek için üzerine tıklayın...

medyamidas.com Dündar Ünlü'nün hayali olan o projeyi görsel olarak haritada oluşturdu. Yukarıda o hayal gerçekleşirse Eskişehir'in merkezindeki tarihi binaların çevresinde oluşacak ve Central Park'ı aratmayacak bir alan ortaya çıkıyor... 

“Bu proje için hükümet ve belediye işbirliği şart”

Bu proje için muazzam bir kaynak mı gerekir?

Bunun yapılması için hükümet ve belediye işbirliği şart. Belediyenin de bu kafada olması gerekiyor. 

Bunu da hükümetten istemeyi sorun etmemesi gerekiyor… 

Evet. Ve şehirde bir bütünlük olması şart. Böyle bir projenin hayata geçmesi hayal değil, gerçek bunlar. Bunlar gerçekleştirilebilecek projeler. Ve gerçekleşmesi de şart… Hatta Süleyman Çakır’ın mirasçıları illa aynı yere okul yapılmasını istediklerinde, benim düşüncem okulun en arka tarafa dayanması, önünün tamamen meydan olmasıydı. Okul tam arkaya dayanıp, orası meydan olarak açılabilirdi. 
Hatta, biz de o zaman yazmıştık, açılan alanın altına da bir yeraltı otoparkı yapılabilir diye… Özetle, şehir merkezinde yıkılan bir kamu binasının yerine asla yeni bina düşünülmemeli. 

“Torunlarımıza ne bırakacağımızı konuşmalıyız. Vakit gelir tık diye gidersin…”

Bu söyledikleriniz bir vizyon ve heyecan verici şeyler. Eskişehir’in bunları konuşması gerekli değil mi? Bir ölü toprağı var üzerimizde, yanılıyor muyum?

Türkiye’de de bu var, şehirde de bu var. Tamamen her şeyi şahsi düşünüyoruz. Bu şehre, torunlarımıza, torunlarımızın torunlarına neyi bırakabileceğimizi konuşmamız lazım. Bu şehre nasıl hizmet edip böyle bir mirası bırakırız diye konuşmamız lazım. Hepimiz ölümlüyüz. Bir gün gideceğiz. Vakit gelir, tık diye gidersin… Bırakacağın şey yapacağın hizmettir. Bu işlerin muhalefet ve iktidarın bir araya gelmesiyle çözülebileceğine de inanmıyorum. 

“Topluma bu vizyonu anlatmalı, ikna etmelisiniz”

Siz, önce bir zihniyet değişimi, sonra da iktidarla muhalefetin arasındaki durumun bitmesi için de belediyede bir değişimden söz ediyorsunuz… 
Evet, ben bunu hep söylüyorum.  Yapılacak belediye seçimlerinden önce topluma bunu anlatmak, bu vizyonu vermek, ikna etmek, inandırmak lazım. Toplumun inanmayacağı, ikna olmayacağı, güven vermeyen hal, hareket ve davranışlarla bunlar olmaz. Toplum size inanacak, güvenecek. Daha önce de söyledim. “Neden adam AK Parti’ye oy veriyor, oy verilir mi”… Kardeşim, neden oy verdiğine bakacaksın. Sebep ne? Sen onu çözeceksin. Bu konuda da aynı şekilde… “Yılmaz Büyükerşen’e niye oy verdin”… Niye oy verdiğine bakmak lazım. Sen ne yapıyorsun? Hakikaten bir vizyon ortaya koydun, bunu yapacak kişileri ortaya koydun da ona rağmen mi oy vermiyor, yoksa hiçbir şey yapmadın da “Vatandaş bakacak değerlendirecek” mi diyor… Bununla ilgili bugünden başlayacak, bugün bile geç, hemen başlanarak bir gelecek, vizyon çalışması yapılması lazım. Topluma güven veren projeler yapıp insanları ikna etmek gerekli.

“Toplumun tamamı politize değil. Makul ve mantıklı olursanız sizi dinlerler…”

Ve zor değil. Bu kolay… Siz makul, mantıklı hal ve düşüncelerde olursanız toplum sizi dinler. Toplumun tamamı politize olmuş bir toplum değil ki… Politize olmuş kesimler belli. Bazıları ne olursa olsun düşüncesini değiştirmez. Ama yerelde bu farklı. Yerelde insanlar bu şehirde yaşıyor, kim daha iyi hizmet edecek diye kişilere bakar. Sonuçta  çıkacak insanlar bu şehrin insanları. İnsanlara samimi davranıp güven verirseniz insanlar size güvenir. Bugünkü seçimlere baktığımızda da bu böyledir. AK Parti’ye oy veriyor, AK Parti birinci parti, ama yerel seçime geldiğimizde, başka bir sonuç ortaya çıkıyor. 

Eskişehir Şehir Hastanesi yapılmasaydı ne olurdu? Nabi Avcı ile yaptıkları o konuşma Eskişehir'in kaderini nasıl değiştirdi? URAYSİM hakkında neler söyledi? Eskişehirspor için umutlar tükendi mi, neler yapılmalı? 

Dündar Ünlü ile röportajımızın ikinci bölümünü okumak için tıklayın... 

Yorumlar (4)
saime 3 yıl önce
Esas olan koruyup nesiller boyu sürekliliği sağlamaktır, taşbaşı bir meydan için harcanamıyacak kadar tarih kokar , eski çarşılarını yenileyen iller örn Konya
mustafa 3 yıl önce
ikinci yediler parkı vakası olarak şehirin tarihinde anılır artık
ercan 3 yıl önce
Kent belleğini bitirmek olur sadece, böyle hayalleri olan birini hatırlıyorum
zehra 3 yıl önce
Odunpazarındaki eski evleri (şimdi maketlerini yaparak idare ediyoruz) mezarlık yolunu genişletmek için yıkmışlardı

Gelişmelerden Haberdar Olun

@