15.03.2021, 14:27

Mini’den TOGG’a

2018 ve 2019 yılları arasında birçok ülke sıfır emisyon hedefleri ve elektrikli araçlarla ilgili hedeflerini açıkladı. Bu tarihlerdeki haberleri hepimiz hatırlıyoruzdur. Örneğin Norveç, 2025 yılına kadar otomobillerin % 100'ünün elektrikli veya hibrit olmasını hedefliyor, Hollanda benzinli ve dizel araçları önümüzdeki yıllarda yasaklamayı planladığını duyurdu. Almanya'da, içten yanmalı motorları 2030'da yasaklayacağını duyurdu. Benzer şekilde Fransa, İngiltere’den de bu tarz açıklamalar gelmişti. Fakat son bir yıldır yaşadığımız Koronavirüs salgını sebebiyle bu planlarında tarihsel değişikliğe gidecekleri uzmanlar tarafından geçen bir yıl içinde dillendirildi. 

Peki ülkelerin bu projeksiyonları, otomotiv firmalarının elektrikli araç üretimine geçiş planları ile örtüşüyor mu? Bunun cevabını firma bazlı değerlendirmek en doğrusudur fakat biz bir örnek ile açıklamaya çalışalım. 

Özellikle gençlerin tercihi eski İngiliz yeni Alman markası Mini, 10 yıl içinde tamamen elektrikli hale gelmeyi planlıyor. Der Spiegel kaynakları, Mini'nin 2025'te son kez içten yanmalı motorlu arabasını üreteceğini ve 2030'da tüm üretimini elektrikli araçlar ile yapacağını söylüyor. Alman gazetesi, Mini’nin bu kararının, komple elektrikli araç üretimine geçecek ilk BMW markalı araç olacağını bildiriyor. 

Cooper SE (diğer adıyla Mini Electric) şu anda markanın tek elektrikli aracı olsa da Countryman'in tamamen elektrikli bir versiyonunun 2023'te üretime gireceği daha önce bildirilmişti. Hatta iki farklı Crossover elektrikli modellerinin de seri üretim için sırada olduğu biliniyor. Söylentiler doğruysa, BMW CEO’ su Oliver Zipse’ nin bu hafta yapacağı bir sunum ile elektrikli araç seri üretim planlarını anlatacağı söyleniyor. 

Aslında Mini için bu çok iddialı bir hedef olamazdı. Mini, yalnızca birkaç modeliyle son derece odaklanmış bir markaydı ve son dönemlerde araçları, kros gezileri yerine öncelikle şehir içi sürüş segmentinde ön plandaydı. Yani tüm seriyi elektrikliye çevirmek, hem çok fazla zaman almayacak hem de BMW’ nin kendi araçları ve diğer otomobil üreticileri için olduğu kadar zorlu bir geçiş olmayacaktır. 

Öyle olsa bile, Mini’ nin bu değişimi, sektör için önemli ve benzersiz olacaktır. Mini’nin, daha önce Jaguar, Land Rover ve Volvo gibi 2030 için duyurulan elektrikli araç geçişlerine farklı bir hız ve benzersiz bir değişim katacağı kesin. Uzmanlar elektrikli araç planlarında, Ford ve GM'nin biraz daha az iddialı olduğunu ve daha yavaş bu geçişi yaşayacaklarını düşünüyorlar. Mini, BMW'ye elektrikli araca geçişi için test etmenin iyi bir yolunu sunarak, rakiplerine bu anlamda fark atacaktır. Gerek üretim, gerekse pazarlama, özellikle de bu dönemde uygulayacakları fiyat politikası açısından hem kendilerine avantaj yaratabilecekler hem de rakiplerinin bir adım önünde olacakları kesin. 

Peki Türkiye’ de durum ne?

TOGG’ un bu piyasadaki konumunu ve Türkiye’nin elektrikli ve hibrit araçlar için gelecek planları nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz. Uluslararası pazarda, özellikle çevresel kaygılar, ve çevresel sürdürülebilirliğin önemi konusunda artan baskı ve farkındalık, TOGG’un kısa vadede piyasa sürülmesi Türkiye için büyük bir sıçramayı temsil edecektir. Otomotiv firmalarının elektrikli araç entegrasyonu konusundaki yavaş hareketleri belki de TOGG gibi, TESLA gibi sadece elektrikli araç üreticilerini ön plana çıkartarak, diğer otomobil markalarını tetikleyici unsur olabilecektir. Özellikle ülkemizde başlatılan kamu ve özel sektör ortaklığı ile böyle bir girişimin olması, bizi elektrikli araçların önemli bir üreticisi haline getirebilir, dış ülkelere ekonomik bağımlılığımızı azaltabilir. 
 
Tabii bunlar siyasetten bağımsız, sürekliliği olması gereken önemli sanayii hamleleri olarak görüldüğünde ancak bir değere ulaşabilir. “Ben yaptım, benim projem, sen karşı çıktın” mantığı ile ülke olarak yan sanayii olmaya devam eden, Güven Borça hocamızın o meşhur “Bu topraklardan dünya markası çıkar mı?” kitabına koca bir “Hayır” cevabı veren bir ülke oluruz. Eğer doğru hamleleri, doğru bilgi ile yaparsak, başarılı olmamamız için hiçbir neden yoktur. Yeter ki biz “Devlet” destek versin her şeyi yaparız düşüncesinden sıyrılalım. 

Son cümle ise ne biliyorsun da bunları yazdın diyebileceklere bir not olsun;

Devrim’den sonra Eskişehir’in ve Türkiye’nin en önemli otomotiv projesi olan; Türkiye’nin ilk yerli 4x4 arazi aracının, marka iletişimini yönetmiş biri olarak, kimlerden destek, kimlerden köstek gördüğümüzü, projenin nasıl sonlandığını bir ara detaylı anlatacağım gerçeği şurada dursun. Devletin koskoca bürokratının, bu aracın egzozunu mu siz yapıyorsunuz sorusuna şahit olmuş biri olarak naçizane önerimizdir efendim. 

Buyurun işte koca bir fırsat var ülkece elimizde. Bu fırsatın değerlendirilmesi de, destek olunması da, eleştirilmesi de bedava. 

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@