Bilecik'te nereler gezilir? Görülmesi gereken yerler neler?

Bilecik'te nereler gezilir? Bilecik'te görülmesi gereken yerler neler?

GEZELİM 01.11.2021, 21:58 01.11.2021, 22:10
Bilecik'te nereler gezilir? Görülmesi gereken yerler neler?

Türkiye'nin en küçük illerinden biri olan Bilecik, bölgeler arası iklim değiştiği bir geçiş noktasıdır. Aynı zamanda da çok eski bir tarihi var. Şehrin 4 km güneybatısında yerleşimin M.Ö 3000'lere kadar uzadığı düşünülen Agrilion antik kenti bulunmaktadır. Günümüz yerleşimin Hamsu ve Debağhane dereleri arasındaki kayalık çıkıntıda Bizans döneminde Belekoma adıyla bilinen bir kale bulunmaktaydı. 13. yüzyılda Bizans'ın Selçuklularla mücadelesinde uç bölgesinde yer alan Bilecik, yüzyılın ortalarından itibaren tekfur idaresinde merkezden yarı bağımsız olarak yönetilmekteydi. Bilecik, 1299 yılında ani bir baskınla Osmanlı topraklarına katıldı. Bilecik'in ele geçirilmesiyle Osman Gazi burada bir mescid yaptırmış, küçük oğlu Ali ve eşi ile aynı zamanda eşinin babası olan Şeyh Edebali burada yaşamıştır. Şehir kalenin etrafında gelişim göstermekle birlikte, coğrafi yapıdan dolayı yeterli büyüme sağlanamamıştır. 16. yüzyılda 700 civarında küçük bir nüfusa sahip olan yerleşimin onda bir kadarını Hristiyan nüfus oluşturmaktaydı. 1649 yılındaki Avârız kayıtlarında Bilecik Ertuğrul Gazi vakıflarına ait bir kasaba olarak kaydedilmiştir. Bu dönemde yerleşim, dokuz Müslüman ve bir Hristiyan olmak üzere 10 mahalleden oluşmaktaydı. Coğrafi konumu nedeniyle tarımda yapılamayan yerleşim, bu tarihlerde demir madenciliği ve ipek dokumacılığı yönüyle gelişmişti. Osmanlı idaresinde uzun süre Sultanönü sancağına bağlı bir kaza olarak görülen yerleşim, Tanzimat’tan sonra Hüdavendigâr eyaletine bağlı bir sancak oldu. II. Abdülhamid döneminde Ertuğrul sancağının merkez kazası Bilecik, Cumhuriyet’in ilk yıllarında vilâyet oldu. 1924 yılında vilâyetin adı Bilecik’e çevrildi.

Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi

Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte belediye reisi Memiş Ağa tarafından 1900’lü yılların başlarında “sargı evi” olarak inşa edildiği bilinmektedir. Ahşap işçiliğiyle dikkat çeken yapının ön cephesinde yan yana iki yuvarlak kemerli kapı, iki yan duvarlarda ise dikine dikdörtgen birer pencere ve üstlerinde üçgen alınlılar yer almaktadır. Ahşap kırma çatılı olup çatı alaturka kiremitle kaplıdır.

Eski Türk evi mimarisiyle restore edilerek 2001 yılında hizmete açılan Müze’de Söğüt ve civarı ile yakın çevrede yaşayan Yörüklere ait etnografik eserler ve eşyalar sergilenmektedir. Müzede ayrıca sancak, eski giyim ve kuşamlar, el dokuması kilim ve halılar, silahlar, ölçü ve tartı aletleri, peşkir ve para keseleri, arkeolojik eserler (Roma, Bizans, Osmanlı dönemlerine ait sikkeler, Roma dönemine ait toprak kaplar) de mevcuttur. Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi ziyaret saatleri: pazartesi kapalı olan müzeyi, haftanın diğer günleri 08.30 ile 17.30 arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

Metristepe Zafer Anıtı 


Bozüyük-Eskişehir karayolunun sonunda yola 12 kilometre uzaklıkta buluna anıt, İnönü Savaşları'nın kazanıldığı ve büyük önder Atatürk'ün İsmet İnönü'ye gönderdiği kutlama telgrafında "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz" diye belirttiği yer olan Metris Tepe'de şehitlerimizin yüce anılarını yaşatmak amacıyla inşa edilmiştir. Türk'ün yenilmezliğini simgelemektedir.

Şeyh Edebali Türbesi


Osmanlı Devleti'nin manevi kurucusu kabul edilen Şeyh Edebali, Mevlana Celaleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri’dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü’nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı’nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler. Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebali’nin zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya’dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sufilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebalİ’nin zaviyesine giderek dini ve idari konularda  onun görüşlerini alırdı.
Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi. Şey Edebalı’nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti. Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalİ’ye anlatır. Edebali rüyayı şöyle yorumlar:”Oğul Osman, Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Malhun Hatun senin helalin olsun.” der. Edebali’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir.

Şeyh Edebali ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebali’den sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I.Murat’a intikal etmiştir. Bilecik’in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebali, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir. Osman Gazi’nin vefatından sonra kızı ve torunu Alaaddin Bey ile Bilecik’te Edebali’ye Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Şeyh Edebali uzun bir hayat sürdükten sonra 726(1326)yılında Bilecik’te vefat etti. Zaviyesinin mescid olarak kullanılan odasına defnedildi. Edebali, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih, Edebalİ'den sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur. Mevlidi Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi,Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebalı’nın torunudur.  Bilecik Edebali zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı, kızı, zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar, Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları da defnedilmiştir. 

Atatürk Köşkü 


Bozüyük İlçesi'ne 22 kilometre uzaklıkta, Gülalan Mevkii'nde orman dokusu içerisinde yer alan Atatürk Köşkü güzel bir sivil mimari örneğidir. 1930 yılında Bilecik’i ziyaret eden Atatürk bu köşkte ağırlanmıştır.

Bilecik Saat Kulesi 


Eskişehir’den Bilecik’e girerken ilk göze çarpan eserlerden biri  saat kulesidir. Osmanlı’da, saat kulesi yapma geleneği XVI. yüzyıl sonlarında oluşmaya başlamıştır. Osmanlı şehirlerinde bu gelenek, XVIII ve XIX. yy'da batıdan doğuya doğru yaygınlık kazanmıştır.

Saat kulelerinin Anadolu’nun içlerine kadar yayılmasının en önemli sebebi, II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25'inci sene-i devriyesinde (1901) valilere, saat kulesi yapımıyla ilgili göndermiş olduğu fermandır. 1907 yılında, Bilecik’te bu emir doğrultusunda, Ertuğrul Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından bir saat kulesi yaptırılmıştır.

15 metre yüksekliğinde olan kule, İstasyon Caddesi'nde bulunan idadi mektebinin (günümüzde belediye hizmet binası olarak kullanılmaktadır.) yakınına inşa edilmiştir. Giriş kapısı üzerindeki kitabede 1997-2008 yılları arasında restore edildiği yazılıdır. Kule, yukarıdan aşağıya doğru genişleyen dört dikdörtgen prizmadan oluşmaktadır. Alttaki iki katın köşeleri kesme, cephesi moloz taştandır; üstteki katlar ise ahşaptandır. En alt kısmında yuvarlak kemerli kapı ve onun üzerinde aynı şekilde bir pencere bulunmaktadır. İkinci katta balkonu vardır. Balkon üzerindeki ahşap bloğun dört cephesinde, kare kadranlı birer saat yer almaktadır. Üzeri piramidal külahla örtülmüştür.   

Orhangazi Camii 


Orhan Gazi Camii'nin ilk yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Orhan Gazi'nin diğer eserleriyle birlikte 14'üncü yüzyıl başında yapıldığı sanılmaktadır. 365 cemaat kapasiteli mabet 1973 yılında tamirattan geçirilmiş ve restore edilmiştir. Şeyh Edebalı Türbesi'ne 50 metre uzaklıkta olup, en ilginç yanı, minareler camiye bitişik olurken, burada ise asıl minaresi ana binadan 30 metre uzakta bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır. II. Abdülhamid zamanında önemli bir onarım görmüştür. Orhan Gazi Camii Osmanlı Devri Türk mimari sanatının dini mimari alanında ilk kubbeli yapı denemesinin örneğidir. Kubbe üzeri restorasyon sırasında kurşunla kaplandığı için Kurşunlu Camii adıyla bilinir.

Kumral Abdal Türbesi 


Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde önemli bir role sahip dervişlerden biri olan Kumral Abdal, Ertuğrul Gazi'nin sancaktarı ve Şeyh Edebalı'nın mürididir. Türbesi Bozüyük'e 2 kilometre, uzaklıkta, Kovalıca Köyü yolu üzerindedir.

Dar’Ül - Eytam - Yetimler Yurdu 


Hamidiye Camii ve Hamidiye İdadisi ile birlikte 1905 yılında Sultan 2.Abdülhamid tarafından savaşta yetim kalan çocukların eğitimi için yaptırılmıştır. Alt ve üst kat planları benzerdir. Milli Eğitim Bakanlığı'na tahsisli olan bina 2008 yılında restore ettirilmiştir.

Hagios Georgios Rum-Ortodoks Kilisesi 


Osmaneli ilçe merkezindeki yapı, doğu ve batı sanatının işlendiği üç nefli, haç planlı kubbeli bazilika tarzında bir yapıdır. Ortadaki küçük kubbesi ve çatı örtüsü yıkılmıştır. Kubbe dışında kalan çatı örtüsünün tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Ön cephenin iki köşesinde birer çan kulesi yükselmektedir. Bina, Ortaçağ kiliselerinin XIX. yüzyıl sonlarına doğru yapılmış bir taklididir.

Mihalbey Hanı 


Eskiden kervanların konaklayıp istirahat ettikleri yer olarak yapılan Mihal Bey Hanı, Vezirhan, Mahan,Taşhan, Katırhan, Nallıhan, Çayırhan gibi Gölpazarı Ankara istikametindeki han ve kervansaraylar zinciri içinde bulunmaktadır. Han iri taş kalıplarla yapılmış, kalın duvarlı dikdörtgen şeklinde üstü yarım silindir (tonoz) örtüsü şeklinde bir yapıdır. Doğu-Batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olan yapı aynı doğrultuda dört bölümden meydana gelmiştir. Girişi batı cepheden olup, girişten sonraki bölümler üzeri beşik tonozlarla örtülüdür. Bu mekânlar sivri takviye kemerleriyle birbirine bağlanmıştır. Bu mekânların kuzeyden hiçbir açıklığı olunamamasına karşın her bölümün güney duvarındaki eksende birer dikdörtgen pencere açılarak yapımına ışık olması sağlanmıştır. (Mazgal tipi pencere). Beden duvarları bir sıra tuğla, bir sıra kesme taş ve aralardan dikine yerleştirilen birer tuğla ile çerçeveli teknikle örülmüştür. Süsleme özelliği yoktur.

Rüştiye Mektebi / Belediye Hizmet Binası 


Günümüzde Bilecik Belediyesi hizmet binası olarak kullanılan yapı, 1905 yılında Sultan 2.Abdülhamit tarafından Rüştiye (Ortaokul) olarak yaptırılan zarif bir eserdir. Uzun yıllar okul olarak kullanılan bina, 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla Bilecik Belediyesi tarafından restore ettirilerek hizmet binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Hamidiye İdadisi 


Hamidiye Camii ile birlikte Sultan 2.Abdülhamit tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır. İki katlı kırmızı kesme taştan inşa edilen yapının alt ve üst kat planları aynı şekildedir. Giriş kapısı alnında mermerden yapılmış Osmanlı arması bulunan bina 2008 yılında Bakanlığımız katkılarıyla restore ettirilmiş ve İlçe kütüphanesi olarak hizmete sunulmuştur.

Pelitözü Göleti 


Etrafı çam ağaçları ile kaplı olan Pelitözü Göleti, il merkezine 7 kilometre uzaklıktadır. 213.50 hektar alanı olan gölet sulama amaçlı oluşturulmuştur. Ulaşım kolaylığı ve geniş bir alana sahip olması nedeniyle özellikle hafta sonları büyük ilgi görmektedir. Göl çevresinde çadır kurabilir, mangal yapabilirsiniz. Ayrıca çay bahçeleri ve gözleme evleri de mevcuttur. Yine göl çevresinde turlamak için bisiklet kiralayabilir göl içinde de deniz bisikletleri ile gezebilirsiniz.
 

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@