26.02.2021, 16:32

Hitler’i de milyonlar takip etti!

"Şimdiki halimizin, olmak istediğimiz halimizden tek farkı şu anda yaptıklarımızdır" demiş birileri...

İşte o, olmak istediğim halim için uğraşlarımdan biriydi aslında yazma isteğim. En azından yazmaya çalışmayı istemek bile o zamanlarda büyük bir adımdı benim için. Yaklaşık 15 yıl önce başlamıştım yazmaya ama hep kendi içimde, kendim için, biraz da sosyal medyada yazıyordum, pek umursamadan. Yazmaya çalışmak, en az yazmak kadar güzel bir duygu çünkü. En güzeli de yazdıklarını ve farklı kazanımları paylaşmak aslında. Adamlar çok güzel özetlemiş aslında bu durumu; "hayat paylaşınca güzel" diyerek. Benim yazma hikayem de bu paylaşma ve öğrenme isteğinden çıkmıştı zaten.

Daha önce dijital medyada çeşitli yazılarımı kişisel bloğumda yayınlamıştım, fakat ilk defa medyamidas.com ile birlikte, en azından düzenli bir mecra içinde bu paylaşımlarıma devam etme imkânı bulduğum için minnettarım. Dijital mecraların günümüzde ki öneminin hepimiz farkındayız ve doğru kullanılmadığında nelere sebep olduğunu örnekleriyle görüyoruz.

Dünyada yaklaşık iki milyar insan internet kullanıyor. Aslında bu rakam bir o kadar fikir ve düşünce anlamına geliyor. Örneğin sosyal medyada bu yazının bu bölümüne kadar okuduğunuz zaman içerisinde kaç tweet atılmış, kaç instagram fotoğrafı yüklenmiş veya Facebook’ta kaç yer bildirimi yapılmış olabilir bir düşünün. Tahmin bile edemeyeceğimiz kadar fazla yapılan bu paylaşımların niteliği, etkisi veya sayısı önemli değil aslında, bu kadar yoğun bir sosyal medya kullanımında fikirlerin ve düşüncelerin çeşitliliği, bu düşüncelere duyulan saygının azalmasına neden oluyor. Ayrıca bu kadar çok fikir ve düşüncenin alenen paylaşılıyor olması farklı potansiyelleri de beraberinde getiriyor. Ve maalesef bu potansiyeller çoğu zaman kin, nefret, saldırı şeklinde tezahür edebiliyor. Kendi gibi düşünmeyeni ötekileştirmek, geçmişi ile yaftalamak, yazdıkları ile yargılamak çok sık gördüğümüz sosyal medya itemleri olmaya başladı. Üstelik “duyar” adı altında bu hareketlerin meşrulaştırılmasına çanak tutanlar, dijital medyanın doğru kullanılmasının önündeki en büyük engeldir.

Sosyal medya ile birlikte hayatımız da o kadar çok değişti ki, alışkanlıklarımız, hobilerimiz, konuşma tarzımız ve en önemlisi de maalesef iletişim tekniklerimiz. Artık yüz yüze olduğumuz zamanlarda bile sosyal medyada ne yaptığımızdan konuşur olduk. Yapılan araştırmalara göre sosyal medya kullananların yüzde 60’ının amacı, diğer insanların ne yaptığını görmekmiş. En kötüsü de sosyal medyada çok zaman harcayanlar diğer insanların kendisinden daha iyi bir hayatı olduğuna inanıyor ve bu inancını ispatlamak üzere yazılar paylaşıyor veya fotoğraf eklemeleri yapıyor.

Gerçekte sosyalleşme, elbette sadece insanlarla bir arada olmak demek değildir. Fakat insan doğası gereği kendi hayatını anlatmayı ve başkalarının hayatından bir şeyler öğrenmeyi ister. Her ne kadar bu istekler diğerlerinin mahrem alanları ile ilgili olsa bile durum değişmez. Sosyal medyada iletişim kurarken sahip olmadığı bir hayatın rolünü oynayan ve kafasında yarattığı karakteri kendisiymiş gibi yansıtan kullanıcıları kanıksayarak iletişim kurmaya devam ediyoruz.

Daha çok görülme ihtiyacı, egoyu arttırarak maalesef narsizme neden olmaya başlıyor. Kimliksizleşme başladığı için yeni suç trendleri ortaya çıkıyor. Maalesef gelecek nesiller için endişelerimiz sadece bunlarla sınırlı kalmayacak gibi görünüyor.

Aslında yapılması gereken, yüz yüze iletişimi hiçbir zaman bırakmamak ve bulunduğumuz konumdaki varlığımızı sorgulamak, gerçek kimliğimizi hep ön planda tutmak olacaktır. Kısacası ve en doğrusu; sosyal ortamlarda da gerçekte olduğumuz gibi bulunmaktır. Aslında işin özü; “Ya göründüğümüz gibi olmak ya da olduğumuz gibi görünmek” değil mi?

Sosyal medya fenomen tarzıyla bitirelim yazıyı: “Takipçi sayınız, diğerlerinden iyi olduğunuzu göstermez, unutmayın! Hitler’in de milyonlarca takipçisi vardı.”

www.mesutturker.com

Yorumlar (0)

Gelişmelerden Haberdar Olun

@